'Ölüler'i bir kez daha okudum. İçim yine kederle dolup taştı. Ağlamak istemedim, aşinayım ne de olsa Gabriel'in hikâyesine, ama yok, son sayfalarda yine ağlıyordum usul usul, ağlıyordum ve gözlerimin gerisinde hareket ediyordu bütün hayallerim, aynen Gretta'nın Michael Furey'i hatırlaması gibi, ve aynen içinin acısıyla kendini bırakışı gibi, ben
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun."
Birhan Keskin, fakir kene
"Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Sabah, gözlerim yatakta kapalı iken burnuma gelen kızartma kokusu, çay bardağına vuran kaşığın sesi beni mutlu eder. Öylece oturup denizin mavisine dalmak, yürürken müziğin ritmi ile bütünleşmek, gecenin en koyu karanlığında yazarların dünyasına dalmak, şiir okumak, gördüğüm yeşil bir kapı ile en güzel hatıralarımı canlı tutmak, gökyüzüne
Beni kıyamet kopmasıyla çaysız kalmam arasında seçim yapmak zorunda bıraksalar, dünya yıkılsa umurumda olmayacağını, ama çayımdan vazgeçmeyeceğimi haykırırdım.
Sayfa 131 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Türk dizi sektöründe diziler iki sınıfa ayrılabilir: normal sezon dizileri ve yaz dizileri. Bunlardan yaz dizilerinde format, fakir bir kızın, bir şirkette işe girmesiyle başlayan sürecin işlenmesinden ibarettir. Şirketteki ilk gününde zengin, kibirli, kaslı genç patronla kavgalı bir tanışma anı bulunur; ardından ise gelişen süreçte genç patron
“Şapkamın kenarını gözlerimin üstüne indirdim, pardösümün geniş eteklerini bir harmaniye gibi vücuduma sımsıkı doladım, ellerimi divan durur gibi önümde kavuşturdum, kendi kendime sarıldım ve yürüdüm.
“Gece yarısından sonra üçüncü saat.
“Beyoğlu kaldırımlarındayım. Ağır ağır yürüyorum. Caddenin kenar çizgileri bir makas ağzı gibi açılarak bana