bize hücum etmek için istibdad-ı mutlaka cumhuriyet namını vermekle, irtidad-ı mutlakı rejim altına almakla, sefahet-i mutlaka medeniyet namını takmakla, cebr-i keyfî-i küfrîye kanun namını vermekle; hem bizi perişan, hem hükûmeti iğfal, hem adliyeyi bizimle manasız meşgul eylediler. Onları Kahhar-ı Zülcelal'in kahrına havale edip, kendimizi onların şerrinden muhafaza için "Hasbünallahü ve ni'melvekil" kal'asına iltica ederiz.
Frenkler, tıp, astronomi, kimya, coğrafya, matematik, mimari alanlarındaki bilgilerini Arapça kitaplardan edinmişler; bu kitapları özümlemişler, taklid etmişler, sonra aşmışlardır. Ne kadar da çok kelime buna hâlâ tanıklık etmektedir: Zénith (semt, yol), nadir (nadir, semt’in tersi), azimut (es-semt, yol), algèbre (el- cebr, zorlama, cebir), algorithme (el-Havarizmi’nin özel adının Latinceleşmiş biçimi, Araplardan alınan ondalık sayı sistemi) veya daha da basit olarak “chiffre” (şifr, boşluk, sıfır, Fransızcada sayı, “şifre” anlamlarını almıştır). Avrupalılar endüstri alanında Araplardan kâğıt imalatı, deri işleme, dokumacılık, alkol ve şeker damıtılması -bu son iki kelime de Arapçadan alınmıştır— yöntemlerini alıp, sonra geliştirmişlerdir. Avrupa tarımının Doğu’yla temas sonucunda ne kadar zenginleştiği de unutulamaz: Kayısı, patlıcan, yabani sarımsak, portakal, karpuz... “Arapça” kelimelerin listesi uzayıp gitmektedir.
Sayfa 339
Reklam
194 syf.
·
Puan vermedi
·
15 saatte okudu
Efendim bu kitap benim epey bir zamanımı aldı. Çok çok fazla eski kelime vardı. Sayfanın sonunda anlamları açıklanmış olsa da, dikkat dağınıklığına yol açıyor. Sürç-i lisan edersem affola. Kitabın okunma tidadında, kamilen cebr duygular yaşadım. Soruyorum Atatürk düşmanlarına; sizce tekke ve zaviyeler neden kapandı. İşte cevabı bu kitapta. Kitapta şeyh olarak benimsenen adamın din meclisi adı altında çeşitli içki muhabbetleri ve zina durumları anlatılır. Şu anda şu bilgi çağında bile belkide Nur Baba büyük bir şahsiyetmiş gibi düşünülüp türbesine gidip dua isteyenler vardır eminim.
Nur Baba
Nur BabaYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 20181,075 okunma
Mesela, bugünkü kaza-kader inancımız, Muaviye’nin oluşturduğu ve bize bıraktığı bir hediyedir. Tarih açıkça göstermektedir ki, kader ve cebr inancı, Emevîlerin oluşturdukları bir inançtır. Bu inanç sayesinde Müslümanları, her türlü sorumluluktan, teşebbüs ruhundan ve eleştiriden alıkoymuşlardır. Zira cebr, var olan ve sunulan her şeyi kabul etmek demektir. Oysa Hz. Peygamber’in ashabına baktığımızda, onların, her an için toplumsal sorumluluk duygusuna sahip olduklarını görürüz.
cebir hint kökenlidir ve Batı'ya çok sonraları - ona hiç değişmemiş (el-cebr) ismini de vermiş olan - Araplar vasıtasıyla girmiştir.
Sayfa 74
Belki, Hayır!
Mütelevvin değil fakat me'yûs Ben bugün aşk-ı bî-mecâlimle Şu sönük iştiyâki bâlimle, Yâni hissen değil hayâlimle Sana arz-ı muhabbet eyliyorum; Bil ki cebr-i tabiat eyliyorum.
Sayfa 64 - Çağrı
Reklam
Geri144
447 öğeden 441 ile 447 arasındakiler gösteriliyor.