Emperyalizme silah çekmiş devrimcileri ezilen Türkiye halkı değil, fakat emperyalizm itham eder. Biz burada Türkiye halkı tarafından değil, emperyalizmin jandarması iddia makamı tarafından itham ediliyoruz. Ve ne kadar acıdır ki, jandarma, savcı, emperyalizme silah çekmiş Mustafa Kemal’in adını ağzından eksik etmiyor. Ne kadar acıdır ki,
Misyonerlerin devamlı olarak işledikleri konulardan birisi de, Osmanlı Devletinin İslam medeniyetini gerilettigi iddiasıydı. Batılılar, Araplara şöyle diyorlardı: önceleri İslam güzel ve mükemmel bir medeniyet olup İlim, Şiir, Sanat ve İcatlar barınağı iken, Osmanlı'yla beraber O'na cehalet , gerileme ve kısırlık girmiştir.
Reklam
İnsan adı verilen varlık, içinde "dönüşebilen tek varlık" olmasıyla insandır. Bu varlık, henüz cehalet dönemindeyken, bilmediği alanlardan elbette korkacaktır. Bu korku, onu sömürmek isteyen odaklar tarafından bulunmaz bir nimettir. Ama farkındalığı ve bilgisi arttıkça, insan adı verilen bu varlık artık uydurma olan şeyleri gerçeklerden ayırt edebilmeye başlar. Bu durumda, ona din adı altında anlatılan hurafeleri dinin özünden ayırabilmeye başlar. Yani gerçek anlamda dindar olmak üzere bir adım atar. İşte sözde din otoritelerinin tahammül edemediği şey, aslında insanın insanlığa, olgunluğa, bilgiye ve farkındalığa adım atarak, onların hurafelerinden özgür hale gelmesidir. Daha da ilginci, sözde din otoritelerinin aslında istemediği şey, bir insanın dininin özünü anlamasıdır. Bu nedenle, nerede din adına bir otorite kurulmuşsa, orada sömürü ihtimali yüksektir. Otorite sahibi otoritesini kaybetmek istemez. Ve bunun için de, insan gibi insana karşı, koyun gibi sürülere muhtaçtır. Yani destekleyeceği şey farkındalık değil, cehalettir. Özetle; sözde din otoritelerinin çoğunun bugünkü işlevi, hakiki dini unutturmak şeklindedir. Ve o dinin peşine düşenleri durdurmak. Bu nedenle; sorgulamamak, dünya üzerindeki en büyük kumar ve israftır. İnsanı bu ellerin içine düşürüverir. Peki sorgulanmamış bir inançla hakikate denk gelme şansı var mıdır? Elbette... Bu sınırsız varoluşta yok yoktur. Ama oranlar vardır... Bu durumda; dünyanın en fazla kaybettiren kumar makinesini sadece bir kez deneyip en büyük ödülü kazanma şansı, sorgulanmamış bir inançla işin aslını bulabilme şansından çok daha fazladır... Çağrı DÖRTER
590 syf.
8/10 puan verdi
Müdahaleye Açık Olma ve Sömürü Düzeni: Yönetemezsen Yönetirler
Yüzyıllardır yan yana iki komşu ülke olmamıza rağmen İran’ı genel olarak pek bildiğimiz söylenemez. Eser bu anlamda önemli bir boşluğu doldurarak İran’ın siyasi tarihini önemli bir kısmını (1700-1925) ele almaktadır. Eserde; başlangıçtan 1700’e kadar İran tarihi özet bir şekilde ele alındıktan sonra konuya girilerek sırasıyla Safevi Devleti’nin
İran Tarihi (1700-1925)
İran Tarihi (1700-1925)Yılmaz Karadeniz · Selenge Yayınları · 20207 okunma
Düş kırıklığı
Her gün hayvan, bitki, dil, meslek türleri yok oluyor. Zenginler gittikçe daha zengin oluyor, fakirler daha fakir. Her gün daha çok şey bilen bir azınlık ve daha az şey bilen bir çoğunluk var. Cehalet ürkütücü şekilde yayılıyor. Zenginliğin yeniden dağıtımında çok büyük bir sorunumuz var. Sömürü şeytani boyutlara vardı. Çok uluslu şirketler dünyaya hükmediyorlar. Gerçeği bizden saklayan gölgeler mi yoksa imgeler mi bilmiyorum. Konu üstüne sürgit tartışabiliriz, kesin olan şu ki dünyada olanları analiz edecek eleştirel kapasitemizi kaybettik. Platon'un mağarasına kapanmışız gibi görünmemiz o nedenledir. Düşünme, eyleme geçme sorumluluğumuzu terk ediyoruz. Yıllar yılı bizi karakterize eden öfkelenme, düzen karşıtlığı ve protesto kapasitesi olmayan eylemsiz varlıklara dönüştük. Bir medeniyetin sonuna geliyoruz ve ilan edilen medeniyet benim hoşuma gitmiyor. Neoliberalizm, benim fikrimce, görünüşten başka hiçbir şeyin korunmadığı, demokrasi kılığına girmiş yeni bir totalitarizm. Alışveriş merkezi bu yeni dünyanın sembolü. Ancak kaybolan küçük bir başka dünya daha var, küçük endüstri ve zanaatkarlık dünyası. Her şeyin ölmesi gerektiği aşikar, ancak kendi mutluluklarını elleriyle oluşturma ümidini taşıyanlar hala mevcut ve bu insanlar zorluklara göğüs geriyor. Hayatta kalmak için giriştikleri mücadeleyi kaybediyorlar ve yeni sistemin koşullarında devam edebilme imkanları yok. Bozguna uğrayanlar gibi uzaklaşıyorlar, ama haysiyetlerini yitirmiş değiller, sadece bizim onlar için oluşturduğumuz bu dünyadan hoşlanmadıklarını söyleyerek çekiliyorlar.
Sayfa 233 - Kırmızıkedi Yayınları
CEMİL MERİÇ'İ TANIMA
Cemil Meriç, diyalektiği bir metot olarak uygulayan 'serazat' bir düşünür; sonunda titreyip kendine/yuvaya dönmüş, hidayete ermiş, hak yolunu bulmuş eski bir Marksist; Batı'yı tanıdığı ölçüde, ışığın ancak Doğu'dan gelebileceğinin farkına varmış eski bir batıcı; Doğu ile Batı ve/veya 'muhteşem bir mazi' ile
Geri18
86 öğeden 81 ile 86 arasındakiler gösteriliyor.