Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sabredip de beklediğin olmazsa ya?
"Belki de" dedi "nasip olmaması nasibimizdir." "İnsan ister çok ister hep ister. Lakin istediğinin hayır mı olduğunu şer mi olduğunu bilemez. Gördüğünü bilir insan, görmediğine cahildir. Lakin Allah'a sınır yok, Allah'a hudut yok. Vermiyorsa da bir bildiği vardır O'nun. Her istediğimizi işitir, her söylediğimizi bilir ve her duamıza cevap da verir. Lakin bazen cevabı 'hayır' olur. Bu menzilde insanın asıl nasibi nedir bilir misiniz? Bu menzilde insana duasını Allah'a işittirmek dahi yeter. Hem de çokça yeter... O ne verdiyse nasibimiz odur bizim."
Sayfa 111Kitabı okudu
Nasrettin Hocaya sorarlar bir gün: “Hocam evliya mısınız siz?” “Evet...” der Hoca ve ekler: “İnanmıyorsanız şu karşıdaki koca ağacı çağırayım da gelsin buraya.” Herkes pür dikkat, merak içinde hocayı izler. Hoca üç kere ağacı “Buraya gel” diyerek çağırır, ama nafile tabii. “Gelmedi Hocam” der kalabalık. Hoca hiç istifini bozmadan cevap verir: “O gelmezse ben giderim, evliyada kibir olmaz.”
Reklam
❝Bugünkü kabineden memnun musunuz? +Hayır, çok acizdirler, haysiyetsizdirler. -O halde ilk suailime cevap verir misiniz? +Beyfendi, dedim. Padişah bugünkü kabineyi beğenmiyorsa, acaba sebepleri nedir? Acaba kabineyi ecnebi tazyiklerine karşı aciz olduğundan ve ciddi tedbirler alamadıklarından mı müteesirdirler? Sizde ve nazırlarınızda aksi vasıfları mı arayacaktır? Eğer böyle ise sedatetinizin hayırlı olacağına şüphe yoktur. Hatta bunun için padişah üzerinde tesir de yapmalısınız. ❞
Sayfa 108 - Pozitif Yayınları Haziran 2021
Bir rahip kumar bağımlısı bir kadının günahını çıkarırken bu ocak söndüren alışkanlığa şiddetle lanet eder. Kadın dayanamaz: -Fakat Papaz Efendi, benimle kumar oynayan siz değil misiniz? Papaz şöyle cevap verir: -Kumar başka, günah çıkarma ayini başka.
Atatürk’ün Senato Reisi Ali Rıza Bey’le görüşmesinden.
Bir soru daha sordu: "Bugünkü kabineden memnun musunuz?" "Hayır! Çok acizdirler, haysiyetsizdirler." "O halde ilk soruma cevap verir misiniz?" "Beyefendi!" dedim, "Padişah bugünkü kabineyi beğenmiyorsa, acaba sebepleri nedir? Acaba kabinenin ya­bancı baskılarına karşı aciz olduğundan ve ciddi tedbirler alamadıklarından mı üzgündür? Sizde ve nazırlarınızda ak­si vasıfları mı arayacaktır? Eğer böyle ise, sadaretinizin hayırlı olacağına şüphe yoktur. Hatta bunun için Padişah üze­rinde tesir de yapmalısınız." Biraz da kimlerin böyle bir ka­binede nazırlık alabileceklerine dair konuştuk: "En çok düşünülmesi lazım gelen kuvvettir, ordudur. Gerçi ordumuz mağlup edilmiştir. Fakat ne de olsa geriye kalan kuvvetler, son şerefli kurtuluşa hizmet edecek bir hale getirilebilir!"
Gökhan Karademir
- Hocam birşey sorabilir miyim? + Soramazsın lan. - Aaa, hayatını bilime adamış bir bilim insanı,milenyum çağının yetiştirdiği en güzide müdürlerden biri olan siz değerli müdürümüz bir sorumu cevapsız mı bırakacaksınız? + Kes sesini lan demirli! Sordurmuyorum işte. Soramazsın. - Hocam bu okulda teneffüslerde ders çalışmak yasak mı? + Ulan soramazsın demedim mi ben sana?! - Aşk olsun saygıdeğer hocam. Lütfen soruma cevap verir misiniz? (Hocadan ses gelmez) - Beden dersi de bir ders değil mi hocam? Neden futbol oynamak yasak olsun teneffüslerde? Hocam yoksa siz ders faşizanlığı mı yapıyorsunuz? Ders ayrımcılığına girer bu! + Çıkın gidin lan. Çıkın gidin! Sinir hastası ettiniz beni şu üç yılda. Defolun!
Reklam
Mangaldaki köze gömülüp çıkartılan patlıcan bir poşete koyulup hava almayacak şekilde iki dakika kadar bekletilirse kolayca soyulur. Binboa Satsuma, ilik Red Bull'la içildiğinde bir halta yaramaz. Krematoryumların tabanları fayanslarla döşeliymiş, temiz görünsünler diye. Nabokov, Soljenstin, Grossman ve Pasternak'ın ortak noktaları nedir
Sayfa 127Kitabı okudu
"Anlatıldığına göre münafık ve cimri bir adam varmış, karısına hiç kimseye sadaka vermeyeceğine dair yemin verdirmiş, aksi halde boşayacağını söylemiş. Günün birinde kapıya bir dilenci gelmiş ve 'Ey hane halkı! Allah hakkı için bana bir şey verir misiniz' diye seslenmiş, kadın da dilenciye çörek vermiş. Dilenci yolda münafıkla karşılaşmış. Adam 'bu çörekleri sana kim verdi?' diye sormuş. Dilenci de 'işte şu evin hanımı' diye cevap vermiş. Dilencinin tarif ettiği ev kendi eviymiş. Münafık koca öfke ile eve girmiş ve karısına 'sen hiç kimseye bir şey vermeyeceğine dair yemin etmedin mi?' diye bağırmış. Kadın 'Allah için verdim' diye cevap vermiş. Adam kalkıp tandırı yakmış ve tam kızınca karısına 'kalk, kendini Allah için şu tandıra at bakalım' diye emretmiş. Kadın kalkıp ziynetlerini almış. Münafık 'ziynetlerini bırak' diye bağırmış. Kadın 'seven, sevgilisi için süslenir, ben sevgilimi ziyaret etmeye gidiyorum' diyerek yeni elbiselerini giymiş olarak kendisini kızgın tandıra atmış. Adam da kapağını kapatarak oradan uzaklaşmış. Aradan üç günün geçmesi üzerine münafık, tandırın başına gelmiş kapağını kaldırınca kadının Allah'ın izni ile yanmadan içeride sapasağlam durduğunu görerek şaşkına dönmüş. O sırada gizliden kulağına şöyle bir ses gelmiş 'ateşin sevdiklerimizi yakmadığını bilmiyor muydun?'"
İnsan ister çok ister hep ister. Lakin istediğinin hayır mı olduğunu şer mi olduğunu bilemez. Gördüğünü bilir insan göremediğine cahildir. Lakin Allah'a sınır yok, Allah'a hudut yok. Vermiyorsa da bir bildiği vardır O'nun. Her istediğimizi iştir, her söylediğimizi bilir ve her duamıza cevap verir. Lakin bazen cevabı hayır olur. Bu menzilde insanın asıl nasibi nedir bilir misiniz? " Bu menzilde insana duasını Allah'a işittirmek dahi yeter. Hem de çokça yeter... O ne verdiyse nasibimiz odur bizim"
Sayfa 111Kitabı okudu
Anlatıldığına göre münafık ve cimri bir adam varmış, karısına hiç kimseye sadaka vermeyeceğine dair yemin verdirtmiş, aksi hâlde boşayacağını söylemiş. Günün birinde kapıya bir dilenci gelmiş ve, “Ey hane halkı! Allah hakkı için bana bir şey verir misiniz? diye seslenmiş, kadın da dilenciye üç çörel vermiş, dilenci yolda münafıkla karşılaşmış, adam; “Bu çörekleri sana kim verdi? diye sormuş, dilenci de “İşte şu evin hanımı! diye cevap vermiş, dilencinin tarif ettiği ev, kendi eviymiş. Münafık koca öfke ile eve girmiş ve karısına “Sen hiç kimseye bir şey vermeyesin diye yemin etmedin mi?” diye bağırmış. Kadın; “Allah için verdim!” diye cevap vermiş. Adam kalkmış, tandırı yakmış ve tam kızınca karısına; “Kalk, kendini Allah için şu tandıra at bakalım!” diye emretmiş. Kadın kalkmış ziynetlerini almış. Münafık; “Ziynetlerini bırak!” diye bağırmış, kadın; “Seven, sevgilisi için süslenir, ben sevgilimi ziyaret etmeye gidiyorum” diyerek yeni elbiselerini giymiş olarak kendini kızgın tandıra atmış, adam da kapağını kapatarak oradan uzaklaşmış. Aradan üç günün geçmesi üzerine münafık, tandırın başına gelmiş, kapağını kaldırınca kadının Allah’ın izni ile yanmadan içeride sapasağlam durduğunu görerek şaşkına dönmüş, o sırada gizliden kulağına şöyle bir ses gelmiş; “Ateşin sevdiklerimizi yakmadığını bilmiyor muydun?”
Sayfa 53
226 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.