Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
GÜNEŞ HANIM
Yakutlara göre, Ulu Toyon, Ay Toyon'un kızı Güneş Hanım’a âşık olmuş. Ulu Toyon, Altaylılarda Ugan, Oğuzlarda Gök Han’dır, Ay Toyon, Aitaylılar’da Bay Ülgen, Gök - Türklerde Gök Tanrı'dır. Toyon, babası Seçen’e der ki: «Ay Toyon’un semasına çık; bana, onun kızı Gü­neş Hanım’ı iste! Ne kadar çok ağırlık isterse hiç esirgeme, kabul et.»
19. yüzyıl Fransız edebiyatının ünlü ismi Alexandre Dumas Pere, aralarında dünya klasiklerinin de bulunduğu üç yüzden fazla eser yazarak döneminin en çok üreten yazarı olmuştur. Üç Silahşörler ve Monte Cristo Kontu; üzerine defalarca film yapılan kitaplarındandır. 1870’de Paris kentinde ölmeden önce, hasta yatağında yatarken yanında bulunanlara merakla sorar: “Lütfen biriniz şu cebime bakar mısınız, kaç para var?” Orada bulunanlardan biri ünlü yazarın cebine bakarak “40 frank” diye cevap verir. Alexandre Dumas, dudağında hafif bir tebessümle şu açıklamayı yapar: “Demek ki kırk yıl bedava yaşamışım; Paris’e geldiğim ilk gün de cebimde bu kadar para vardı!”
Reklam
1870'de Paris kentinde ölmeden önce, hasta yatağında yatarken yanında bulunanlara merakla sorar: "Lütfen biriniz şu cebime bakar mısınız, kaç para var?" Orada bulunanlardan biri ünlü yazarın cebine bakarak "40 frank" diye cevap verir. Alexandre Dumas, dudağında hafif bir tebessümle şu açıklamayı yapar: "Demek ki kırk yıl bedava yaşamışım; Paris'e geldiğim ilk gün de cebimde bu kadar para vardı!"
Elma YayıneviKitabı okudu
İki keşişle ilgili bir hikaye biliyorum. Yaşlı bir usta ve onun hevesli yardımcısı bir gün nehir kenarında bir kadına rastlarlar. Nehrin suları yükselmiştir ve kadın onlara, 'Beni kucağınıza alıp karşıya geçirebilir misiniz?' diye sorar. Yaşlı keşiş kadını kucaklar, nehrin diğer tarafına bırakıp sessizce yoluna devam eder. Birkaç saat sonra genç çırak içindeki öfkeyi daha fazla tutamaz ve ustasına sorar: 'O kadını nasıl kollarınıza alırsınız? Böyle bir temasın yasalarımıza aykırı olduğunu bilmiyor musunuz?' Eski usta cevap verir: 'Ben kadını nehrin kenarında bıraktım. Ama sen hala yanında taşıyorsun.'
Sayfa 110Kitabı okudu
Alexandre Dumas
1870’de Paris kentinde ölmeden önce, hasta yatağında yatarken yanında bulunanlara merakla sorar: “Lütfen biriniz şu cebime bakar mısınız, kaç para var?” Orada bulunanlardan biri ünlü yazarın cebine bakarak “40 frank” diye cevap verir. Alexandre Dumas, dudağında hafif bir tebessümle şu açıklamayı yapar: “Demek ki kırk yıl bedava yaşamışım; Paris’e geldiğim ilk gün de cebimde bu kadar para vardı!”
_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir. _Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler. _Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
Reklam
- Demin sevmek dedim, fakat sevmek de kafi değil; daha öteye geçmek lazım. Fikri ve duyguyu canlı bir şey gibi yaşamayı bilmiyoruz. Halbuki halkımız bunu istiyor. Orhan şüpheliydi: - Hakikaten istiyor mu? Bana öyle geliyor ki, halkımız bütün bunlara başından itibaren kayıtsızdır. Bütün mazi boyunca bizden o kadar uzak kalmış ki... bu işlerde
Sayfa 252 - ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SUATKitabı okudu
"Çek tetiği vur"
1930'larda bir akşam yemeğinden sonra misafirlerden biri Atatürk'ü methetmeye başlamıştır. Atatürk şu soruyu sorar: "Gerçekten bana inanır mısınız? Beni sever misiniz?" Onu metheden adam, müspet karşılık verince Atatürk öbür misafirlerine döner ve aynı soruyu sorar, onlardan da cevap alınca Atatürk; "Bana itaat eder misiniz?" Bu soruya da her birinden müspet cevap alınca, Atatürk cebinden silahını çıkarır ve kendini metheden adama verir. "Çek tetiği vur" der. Adam bir an tereddütten sonra tabancayı önündeki masanın üstüne bırakınca Atatürk; "Kim bana inanıyorsa, kim beni seviyorsa kendini vursun" der. Kimse ilerleyip tabancayı almaz. O zaman Atatürk nöbet tutan askerlerden birini çağırır: "Mehmet, Mehmet!" içeriye yirmi yaşlarında bir Mehmetçik girer. Atatürk; "Benim için hayatını feda edebilir misin? diye sorunca; Mehmetçik; "Evet efendim" der. Atatürk; "İşte, masanın üstünde bir tabanca var, onu al ve kendini vur!" der. Mehmetçik hiç tereddüt etmeden silahı alıp, şakağına dayar ve tetiği çeker, fakat tabanca dolu değildir. Atatürk: "İşte ben bunun için askerlerime güvenirim. Bunun için milletime inanırım. Benim gerçek dostlarım bunlardır" der.
Sayfa 75 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reşat Bey Atatürk'e, "Paşam, Fransa'da biri, bir eser yazmış, sizin diktatör olduğunuza dair... İzin verir misiniz, biz de ona bir cevap verelim," dedi. Atatürk, "Okudum, cevap vermeye lüzum yok," dedi ve ekledi: "Diktatör olsaydım, siz bu soruyu bana soramazdınız."
Anlatan: Nihat Dicle (Tarih Kongresi'ne katılan tarih öğretmenlerinden) Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk Çizgisinde Geçmişten Geleceğe, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2005, s. 206.
İsmail Hakkı Tekçe'nin saat gibi bir günlük hayatı vardır. Her sabah erken kalkar, yürüyüşe çıkar, yolda rastladıklarını "Günaydın" diye selamlar, "Selamünaleyküm" diye karşılık vereni bir daha selamlamaz. "Allahaısmarladık" yerine "esinlikle kalın" der, her gün saat 10.30'da Osman sütlü kahvesini getirir, her ayın dokuzunda muhafız arkadaşları, her ayin 27sinde de sınıf arkadaşları ile toplanır. Kendi deyimiyle "Bu toplantılarda bir kadeh rakıyı ve bir puro sigarasını hak eder." Hafızası insanı şaşırtacak kadar kuvvetlidir. Mesela, "Paşam sigara içmez misiniz?" diye sorarsanız hiç tereddütsüz cevap verir: "20 Ocak 1912 Pazartesi günü bıraktım!"
218 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.