Sevgili Dost,
"Başımı alıp gitmek istiyorum," cümlesi kim bilir hayatımızın kaç kilidini kurcalamış, açayım derken kaç yeni kapı örtmüştür üstümüze. Arkaya bakmamayı başarabilenler, acaba gittikleri yere başlarını götürmeyi başarabilmişler midir?
Sevgili Dost,
Kulağıma öyle bir kelime fısıldamalısın ki, o kelime önce beni, sonra bütün yeryüzünü aydınlatsın. Aydınlatsın ki, havai fişekler yerini güneşe bıraksın.
Terapi nedir?
Olmak istediğin gibi olabileceğin bir zaman dilimi. Kullanmak istediğin şekilde kullanabileceğin bir zaman. Kendin olabileceğin bir zaman.
"Öyleyse neden yüreğimi dinlemek zorundayım?"
"Çünkü onu susturmayı hiçbir zaman başaramazsın. Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır, göğsündedir; hayat ve dünya hakkında ne düşündüğünü sana tekrarlamayı sürdürecektir."
Amaç işleri değil, her zaman çocuğu yetiştirmek olmalı. Kısa vadede uslu ve söz dinleyen çocuk yetiştirenler, uzun vadede hırçın ve asi yetişkinlere sahip olur.
Bir ortamda öğretmen veya aile ne kadar çok ödül kullanırsa, çocuk da o kadar performans odaklı olur ve kolay işleri seçer. Bu da gelişimi durdurur. Bu çocuklar iş hayatına atıldığında da hep kolay işleri seçer. Bu durumda da ilerleyemez. Onun için çocuklarımızı asla performans odaklı yapmamalıyız.
Ödül, amacı araca dönüştürür. Ödülle ödev yapan çocuklar, ödevi araç, ödülü amaç olarak görür. Hatta çocuk ödevi ödüle engel olarak görerek ödevden soğur.