«...üç yanı denizlerle çevrilmiş olan ülkemizin...» «İki buçuk yanıdır, oğlum Salim.» Salim, iki numara tıraşlı kocaman başını kaldırdı: «O ne demek oluyor Hikmet amca?» «Güney sınırlarımızın yarısı karadır da ondan.» «Yapma Hikmet amca; öğretmen kızar böyle şeylere.» «Kızmaz oğlum; gerçeklere kızılmaz.» Salim, kafasında beyaz çizgiler gibi duran eski yara izlerinden birini kaşıdı: «Gerçek nedir, Hikmet amca?» «Alıştırma defterini çıkar da yazdıralım; gerçekler havada kaybolmasın.» Yaz bakalım: Gerçek, başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür.» «Birimi var mı Hikmet amca?» «Birimi insandır.» Salim, kalemin mavi tarafını ağzına soktu, ucunu ıslattı, insanın altını çizdi.
208 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Sana bir gün bir sorum olacak...
Okuduğum yedinci Hakan GÜNDAY kitabı. Malafa kitabını okuyunca da kendisinden sanırım başarı ile mezun olacağım. Evet, başarı diyorum çünkü anlamak başlı başına bir başarıdır ve ben 'Kinyas ve Kayra' ile başladığım bu rahatsız edici diken üstü külliyatı başlar başlamaz anlayanlardanım. Sosyal ve psikolojik sorunların, sorunların demek yetersiz
Zargana
ZarganaHakan Günday · Doğan Kitap · 20137,4bin okunma
Reklam
“Kötü bir sözü herkesin söylemesi, o söze bir gerçeklik kazandırmaz. Çıkar defterini. Yalnız, gerçeğin tanımını vereceğiz, matrağın değil.”
Sayfa 108Kitabı okudu
“Gerçek nedir, Hikmet amca?” “Alıştırma defterini çıkar da yazdıralım; gerçekler havada kaybolmasın.”
Sayfa 108Kitabı okudu
Gerçek nedir, Hikmet Amca ? Alıştırma defterini çıkar da yazdıralım ; gerçekler havada kaybolmasın.
Sayfa 108 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Hakkımızı Yedirmeyiz!
Eninde sonunda hesaplaşıyoruz. Fakat o zaman da kazık atıyor. Katiyen dairede hesaplaşmaz. İki üç haftada bir, akşam üzeri çıkar, bu küçük meyhaneye geliriz. Bu akşam da öyle yaptık. O açtı defterini, ben açtım defterimi... Karşılaştırdık. “Kaç para istiyorsun evladım?" dedi. "İki yüz mü? Öyle, hakkın var. Herif dört yüz verecekti... Fakat vermedi hergele! Namussuz herifler bunlar! Vallahi vermedi. Bak, evlatlarımın hayrını görmeyeyim, şu ekmek beni çarpsın, üç yüz yirmi lirayı zor kurtardım. Ne yaparsın? Kavga edemem ki... Biz de onun karşısında gebeyiz. Üç yüz yirmi... Yarısı ne eder? Yüz altmış... Sen şimdiye kadar benden ne almıştın? Yüz on beş... Tamam... Şimdi ne istersin? Kırk beş mi? Bak evladım, sen bekâr adamsın... Bir anan var, kendi evinizde oturuyorsunuz... Ben halbuki kira evlerinde sürünüyor, üstelik iki çocuk da okutuyorum... Kolejin seneliği iki bine çıktı... Maksat sırf memlekete hayırlı bir evlat yetiştirmek... Haydi, al şu yirmi beşi de, bu hesabı kapayalım... Haydi, uzun etme... Sen mert, dürüst bir çocuksun... Al bakalım. Bana da müsaade. Bugün cumartesi, çocuklar evde beklerler... Ta Aksaray'a gideceğim..." Yerinden fırladığı gibi gitti. Bizim yirmi papel de yandı tabii... Hadi, hepsi neyse ama, kapıdan çıkarken: “Hesabı sen görüver, yanımda ufaklık yok!" diye seslenmesine ne dersin? Tepem attı vallahi. Utanmasam arkasından fırlayacaktım. Hacıdır, hocadır; hürmet, riayet borcumuzdur ama, böyle göz göre de hakkımızı yedirmeyiz, değil mi ya...
Sayfa 81 - 1947 yılında yazılmış öyküdenKitabı yarım bıraktı
Reklam
141 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.