"İlim Çin'de bile olsa alınız" diyen Hz. Muhammed'in sözünden yola çıkarsak İslam'ın bilgiye ve ilme verdiği önem anlaşılmaktadır. Peki, böylesine ilme ve öğrenmeye değer veren bir medeniyetin bugün geldiği noktada neden İbni Haldun, Farabi gibi değerler ciddi çalışmalarla ele alınmamaktadır? Çok mu ilerledik de bu değerlere ihtiyacımız yok, ya da çok mu geriledik de bu değerleri anlayamıyoruz? Bu sorular üzerinde düşünmek ve bunlarla ilgili neler yapılmalı bunları tespit etmeliyiz. Sorunları görmezden gelerek hiçbir medeniyet ilerlemez, tam tersine her zaman geriler. Nitekim bugün içinde olduğumuz durum da bu.
Okumaya değer...
"Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, pazar sabahı kalktığında, keyifle eline gazetesini aldı ve bütün gün evde istirahat edecek olmanın hayaliyle koltuğuna rahatça kuruldu. Derken küçük oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gideceklerini sordu. Baba, oğluna söz vermişti; bu hafta sonu onu parka götürecekti, ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden, şimdi bir bahane uydurması gerekiyordu. O esnada gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna uzattı: "Bak oğlum! Eğer bu haritayı düzeltebilirsen, seni parka götüreceğim!" dedi. Sonra şöyle düşündü: "Oh be, şimdilik kurtuldum! En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen, bu haritayı akşama kadar düzeltemez!" Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi: "Babacığım, haritayı düzelttim. Artık parka gidebiliriz!" dedi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içindeydi ve oğluna bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şu ibretlik açıklamayı yaptı: "Babacığım! Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı. İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti!"
Reklam
Bir milletin üzerinde yaşadığı coğrafya parçaları, zaman içinde millî kültür ve medeniyet değerleri ile kaynaşarak vatanlaşır.
Coğrafya kaderdir..
Hürriyet istediği gibi hareket etmesidir insanın, serbest olmasıdır. Hürriyet yetenektir, güçtür, bağımsızlıktır. Hürriyet amaçlarını gerçekleştirmek için hem bir seçim hem de bir imkandır. Eşitliğe gelince, eşitlik daha da hayal. Bir kere kaderimiz doğumumuzdan önce saptanıyor. İlk Günah’ın felsefi bir anlamı var. Ölüler yaşayanların peşini bırakmıyor, iki kuşak önce yaşamış bir anneannenin zeka kıtlığı silinmez bir iz bırakabiliyor bizde de. Sonra coğrafya… Başka medeniyetlerin birkaç yüzyıldan beri aşmış olduğu bir medeniyet merhalesine zincirli kalmış milletler var: coğrafi bir kader bu da. Ve dünya insan zekasının fetihlerine rağmen, el ele tutuşup hep birlikte şarkılar söyleyebileceğimiz bir cennet olmaktan daha çok uzak. Duvarlar var insanların arasında ve daha uzun zaman da var olacak.
Sayfa 45 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
İslam Farklı Kültürel Toplumlarda Yayılabilen Bir Dindir
Hıristiyanlığın tersine İslâm, kendisinden önceki bir hukuk geleneğini devralmadı; bunun yerine geniş mânada "şeriat" adını verdiğimiz kapsamlı bir hukuk sistemi inşa etti. Şüphesiz İslâm hukukuyla İslam öncesi hukuk kuralları arasında belli benzerlikler vardır. Fakat yeni dinin hukuk kuralları olarak şeriat ve ondan neşet eden fıkıh
Arab-Acem kültürü içinde pişmişiz; biz ki Rönesans'ın farkında bile olmamışız ve biz ki Müslümanız, Kanunî zamanında olduğu gibi sade bir coğrafya Avrupalısı değil, bütün kültürü ve cemiyet müesseseleriyle bir medeniyet Avrupalısı da olabilir miyiz?
Reklam
164 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.