"...ama içten içe yaralanmış­tım."
Çocukluğumun ilk yıllarından net bir şekilde hatırladığım sadece bir sahne var, belki sen de ha­tırlarsın. Bir gece hiç susmadan 'su istiyorum' diye ağlıyordum, susadığımdan değildir ya büyük ih­timalle biraz sinir bozucu olmak ve biraz da ken­dimce eğlenmek içindi. Çok sert birkaç tehdidin işe yaramaması üzerine beni yatağımdan almış, avluya bakan balkona taşımış ve kapıyı kilitleyip bir süre pijamalarımla orada yalnız bırakmıştın. Bunu yapa­rak hata ettiğini söylemeye çalışmıyorum, huzurlu bir gece için belki de tek çözüm buydu ama beni yetiştirme tarzının ve üzerimdeki etkinin nasıl bir özelliğe sahip olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bu olay sonrasında bir süre için gerçekten de uyumlu bir çocuk oldum sayılır ama içten içe yaralanmış­tım. Yapım gereği, su istemek gibi basit bir harekete kapı dışarı edilecek kadar kor­kunç bir şekilde karşılık verilmesini birbiriyle bir türlü bağdaştıramadım. Yıllar sonra bu dev ada­mın, babamın, yani mutlak otoritenin her an odama öylece girip adeta sebepsiz yere beni yatağımdan alarak balkona çıkaracağını, onun için ne kadar da önemsiz göründüğümü düşünerek acı çektim.
Net hedef; şu saat şu dakikada yapacağım..
Yeni bir alışkanlığı ne zaman ve nerede gerçekleştirecekleri konusunda detaylı plan yapan insanların o işi tamamlamaları çok daha olasıdır. Pek çok kişi alışkanlıklarını bu temel detayları çözmeden değiştirmeye çalışıyor. Kendimize, “Daha sağlıklı besleneceğim,” ya da “Daha fazla yazacağım,” diyoruz ama bu alışkanlıkların ne zaman ve nerede olacağını asla söylemiyoruz. “Yapmayı hatırlamayı” ya da doğru anda motive olmayı şansa ve umuda bırakıyoruz. Uygulamaya koyma niyeti, “Daha fazla egzersiz yapmak istiyorum,” ya da “Daha üretken olmak istiyorum,” veya “Oy kullanmalıyım,” gibi bulanık kavramları alıp götürür ve somut bir eylem planına dönüştürür. Pek çok insan motivasyon sıkıntısı çektiğini sanır, oysa aslında netlik sıkıntısı çekmektedir. Ne zaman ve nerede eyleme geçeceğiniz her zaman bariz değildir.
Reklam
Biraz Uzun Ama Bence Güzel Bilgi:))
Aşk ve bağlılık hormonu olarak bilinen oksitosin hormonunun aynı zamanda ağrı kesici etkisi olduğunu da göstermişlerdi. Yıllardır yapılan çalışmalar çok net göstermekteydi ki sarılmak oksitosin denen hormonun salgılanmasına neden olan harika bir fizyolojik olaydı...
Sayfa 106 - ELMA YAYINEVİ
yoo vardır :D
Kadınlarda niçin sakal ve bıyık yoktur? Kadınlarda yüz kılları denilen sakal ve bıyık bulunmaz. Dişilik bezleri ve hormonları, başın üstündeki kılların yani saçların kuvvetlenmelerini sağlarlarken, vücudun diğer büyük bir kesimindeki kılların oluşmalarım ve gelişmelerini önlerler. Erkeklik hormonları ise yüz ve vücut kıllarının büyümelerini
Sayfa 100 - AykırıKitabı okudu
Bizim hislerimizi çocuksu bir cesaret gösterisi ya da umutsuzluğun sonundaki çaresizlikten başka bir şey olarak görmeyenler, eski devrin zavallı insanlarıdır. Hem eski hem de yeni çağın duygularını net bir şekilde anlayabilen kişiler nadir değil midir zaten? Hayatın tüy kadar hafif olduğunu düşünüyoruz, ama bu hayatlarımızı boşa harcadığımız anlamına gelmez, hayatı tüy kadar hafif bir şey olarak sevdiğimizi gösterir. Tüyler çok uzağa, hızla uçar. Gerçekten şimdi, vatanseverliğin, savaşın sorumluluğunun ne olduğuna dair büyüklerimiz her zamanki tartışmalarını yüksek sesle haykırmaya devam ederken, bizler onları geride bırakarak yüce kişilerin sözleriyle yola çıkıyoruz.
Sayfa 44 - Ölüm asla bir insanın duygularını solduramazKitabı okudu
Aristoteles de bu felsefi soruların birçağuna kafa yordu ama bu sorulan "bilimsel" diyebileceğimiz bir şekilde yanıtlama eğilimi gösterdi. O da Platon gibi bir filozoftu ama "bilim insanı" olarak nitelendirebileceğimiz bir doğa filozofuydu. Felsefenin onu en çok heyecanıandıran dalı, mantıktı; nasıl daha net düşünebileceğimiz sorusunun yanıtını aradı. Yerde ve gökte kendi dünyasıyla meşgul oldu ve doğal şeylerin nasıl değiştiğini düşündü.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.