Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Seni seviyorum,” dedim bir kez daha ve titrek elimi uzatarak elini tuttum, dudaklarıma götürdüm, öptüm. Hiç karşı koymadı ama olduğu yerde hafifçe sindi. Haşin değil fakat çatık kaşların eşlik ettiği, kederli ve şaşkın bakışını görebiliyordum. Ardından bir karara varmış gibi elimi kendine doğru çekti ve aynı anda kendisi de biraz öne
Annenin görünümü ve (nasıl desem) ahbaplığı, oğula ilişkin görüşümü teyit etti. Aile kanı, belki de uzun süreli aile içi birleşmelerden dolayı bozulmuştu; bu durumun mağrurlar ve ayrıcalıklılar arasında yaygın bir hata olduğunu biliyordum. Doğrusu biçim ve kuvvet açısından herhangi bir bozulmaya uğramadan nesilden nesile devredilmiş bedende herhangi bir zayıflama yoktu ve bugünkü çehreler, tıpkı bana portreden gülümseyen iki yüzyıl öncesinin çehresi gibi, ilk örnekleriyle keskin bir benzerlik taşıyordu. Ne var ki zekâ (en kıymetli yadigâr) yozlaşmış, atadan gelen bellek mirası tükenmeye başlamıştı ve annede budalalığa erişip oğulda faal bir tuhaflığa varan şeyi ortaya çıkarmak için güçlü kuvvetli, avam bir katırcı ya da kaçakçıyla soyun melezlenmesi gerekmişti. Yine de ailenin iki üyesi arasında anneyi tercih ederdim. İntikamcı ve kolay yatışan mizacı, ani çıkışları ve utanmalarıyla bir tavşan kadar kestirilemez yapıdaki Felipe'yi neredeyse tehlikeli bir varlık olarak görebilirdim. Anne hakkında ise sadece iyi düşüncelere sahiptim. Tıpkı bilgisizce taraf tutmaya meyleden seyirciler gibi ben de bu ikisi arasında için için yandığını hissettiğim husumet konusunda bir tür yandaş oluverdim. Doğrusu, söz konusu husumet daha çok annede hissediliyordu. Felipe yaklaşırken anne bazen içini çekiyor, anlamsız bakışlarla dolu gözleri sanki dehşet ya da korkuyla kısılıyordu. Annenin duygulan daima belirgin ve kolayca anlaşılır nitelikteydi ve bu gizli uzak durma aklımı meşgul ediyor, ne gibi bir sebepten kaynaklandığını, hatanın sahiden kesinlikle oğulda olup olmadığını düşünmeme yol açıyordu.
Reklam
18.. yılında, büyük servet sahibi bir ailenin, eli ayağı düzgün, sağlıklı bir çocuğu olarak dünyaya geldim. Tabiatım itibarıyla çalışmaya meyilli, akranlarım arasında aydın ve iyi olanların saygısını kazanmaya değer veren, dolayısıyla da onurlu ve ayrıcalıklı bir geleceği her yönüyle garantilediği söylenebilecek biriydim. Hakikaten de hatalarımın
“Eğer sizin için bir sakıncası yoksa, söyler misiniz Vatanebe. Midori adındaki kızla yattınız mı? "Onunla sevişip sevişmediğimi soruyorsunuz, değil mi? Henüz değil. Her şey yoluna girene kadar bunu yapmamaya karar verdik." "Ama artık yoluna girdiğini söyleyebiliriz, değil mi?" Başımı salladım. "Artık Naoko ölmüş olduğu
Bir Şey Öğrendim **(Her Şey Olmuş Bir Hiç Tarafından Yazılmıştır)** Yaşayamadığımız hayatların yasını tutmak kolay. Başka yeteneklerimizi geliştirmiş, bazı teklifleri kabul etmiş olmayı dilemek kolay. Daha çok çalışmış, sevmeyi daha iyi becermiş, paramızı daha iyi idare etmiş, daha popüler biri olmuş, o gruptan ayrılmamış, Avustralya'ya
Elif kızım sana emanettir. Maldan mülkten bir hatıra bırakamadım sana, illa iyi bir ad bıraktım. O ad ile sen de adını iyiler arasına yazdır oğul. Nefsine ağır ge- leni sakın kimseye tatbik etme! Düşmanının dahi insan olduğunu unutma. İnsanoğlu için en kutsal ibadet çalışmak, doğruluk ve insan sevgisidir. Elif'imi sev, çok sev. O sevgi ile yetişti, sevgiyi özler, sevgiyle doyar. Ona Elif adını koyarken Elif gibi dosdoğru bir insan olsun diye dü- şünmüştük; öyle de oldu. Adının sırrıyla da elif gibi "Bir" olan Allah'a hep kul oldu. Elif adı, ebcet hesabında 'bir' rakamıyla karşılanır. Büyüklerimiz der ki elif noktalardan, diğer harfler de eliften meydana çıkar. Bütün varlıklar Allah'tan, bütün harfler eliften ... Her harf elifin yeni biçim almış bir halidir. Tıpkı öyle, sizin yuvanız da Elif'ten meydana gelsin, çocuklarınız diğer harfler gibi şekillensin. Sana gelince Elif'im, gözümün n uru kuzucuğum!.. Kocana hürmette bulun. Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et. Asalet; duruluk ve doğruluktur. Sen teraseti yüksek bir çocuksun. Şu illemin şartlarına ayak uy- dur ama kendin ol. Hani su, girdiği kabın şeklini alır ama özde aynı kalır ya. Bil ki Hak, güneşten daha zahirdir, hak çiğneme
Sayfa 61
Reklam
Elif kızım sana emanettir. Maldan mülkten bir hatıra bırakamadım sana, illa iyi bir ad bıraktım. O ad ile sen de adını iyiler arasına yazdır oğul. Nefsine ağır ge- leni sakın kimseye tatbik etme! Düşmanının dahi insan olduğunu unutma. İnsanoğlu için en kutsal ibadet çalışmak, doğruluk ve insan sevgisidir. Elif'imi sev, çok sev. O sevgi ile yetişti, sevgiyi özler, sevgiyle doyar. Ona Elif adını koyarken Elif gibi dosdoğru bir insan olsun diye dü- şünmüştük; öyle de oldu. Adının sırrıyla da elif gibi "Bir" olan Allah'a hep kul oldu. Elif adı, ebcet hesabında 'bir' rakamıyla karşılanır. Büyüklerimiz der ki elif noktalardan, diğer harfler de eliften meydana çıkar. Bütün varlıklar Allah'tan, bütün harfler eliften ... Her harf elifin yeni biçim almış bir halidir. Tıpkı öyle, sizin yuvanız da Elif'ten meydana gelsin, çocuklarınız diğer harfler gibi şekillensin. Sana gelince Elif'im, gözümün n uru kuzucuğum!.. Kocana hürmette bulun. Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et. Asalet; duruluk ve doğruluktur. Sen teraseti yüksek bir çocuksun. Şu illemin şartlarına ayak uy- dur ama kendin ol. Hani su, girdiği kabın şeklini alır ama özde aynı kalır ya. Bil ki Hak, güneşten daha zahirdir, hak çiğneme
Şuan gerçekten iyi hissetmiyorum. İçimdeki burukluğun sebebini bilmiyorum. Bir yanım etrafı dağıtmak isterken diğer yanım sadece bağıra bağıra ağlamak. Beterin beteri var dediklerinde çok haklılar.Beter gecenin daha beter gecesi varmış.Ne hissettiğimi bilmiyorum,ne istediğimi bilmiyorum hayatım boyunca arada kalmışlığı ensemde hissettim hep. Ne beyaz kadar temiz ne siyah kadar kirliyim. Grinin en masum hali olur mu? İnan bana kime nasıl davranacağımı ya da ne diceğimi bilmiyorum. Şuan düşmanım bile olsa yanımda otur yanıma iki dakika ağlıyayım yanında diyebilirim, Şu arafımı yerin dibine gömmek istiyorum. Bence boşuna artık bu yalvarış. Ben yerimde debelendiğimle kaldım,her seferinde canımdan can gidişiyle kutladım kaybettiğim herşeyi...
"Çok şaşırmış gibisin," dedi şaşkın ifademe gülümseyerek. "Artık bunu öğrendiğime göre unutmak için elimden geleni yapacağım." "Unutmak için mi?" "İnsan beyninin esas olarak ufak ve boş bir çatı katı gibi olduğunu düşünürüm. orayı seçtiğin eşyalarla doldurman gerekir. Aptal bir insan karşısına çıkan her şeyi oraya tıkar, bu yüzden de ona faydalı olabilecek bilgilere yer kalmaz ya da en iyi ihtimalle, birçok başka şeyle karışır. Dolayısıyla, bu kişi faydalı bilgileri bulmakta zorluk çeker. Ama usta bir işçi beyninin çatı katına neler koyduğuna çok dikkat eder. Orada işini yapması için gereken aletlerden başka hiçbir şey olmaz ama aletleri hem çeşit çeşittir hem de kusursuz bir sıraya göre dizilmiştir. O ufacık odanın esnek duvarları olduğuna ve genişlemeye devam edeceğine inanmak bir hatadır. Buna bağlı olarak, her yeni bilgiye karşılık daha önce bildiğin bir şeyi unutma noktasına gelirsin. O yüzden, faydasız bilgilerin faydalı olanları dışlamaması çok önemlidir."
Diğer yandan ebeveynimiz bizimle sürekli eleştirel, hasmane, zalimce, manipülatif, buyurgan, bağımlı ya da uygunsuz tavırlarla ilişki kuruyorsa, yetişkinliğimizde tavırları ve davranışları belli belirsiz de olsa benzer tonları taşıyan kişilerin "doğru" insan olduğunu düşünürüz. Önceki sağlıksız ilişki kalıplarını tekrar edebileceğimiz kişilerle beraber olur, daha iyi, daha nazik ya da başka açılardan daha sağlıklı bireylerin yanında kendimizi huzursuz hissederiz. Sağlıklı ilişki kurabilen insanlardan sıkıldığımızı düşünebiliriz çünkü birilerini mutlu etmek, esirgenen şefkate veya onaya erişmek için onları değiştirme mücadelesinden yoksun kalmışızdır. Can sıkıntısı, az ya da çok deneyimlenen yadırgama hissini örtmeye yarar ki aşırı seven kadınlar kendi refahlarından geçip aşina oldukları üzere bir başkasınınkine yardımcı olma, ilgi gösterme ve onun adına umutlanma rollerinden çıktıklarında bu hisse kapılırlar.
Sayfa 84
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.