Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sahte Alıntılar
Oğuz Atay
Oğuz Atay
'a ATFEDİLEN SAHTE ALINTILAR. BUNLAR
Oğuz Atay
Oğuz Atay
'a AİT DEĞİLDİR... #Biliyor musun Olric Neyi efendimiz? Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı. Neden efendimiz? Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim?
Sahaf Konusu
Arkadaşlar sahaf sektörü ile ilgili ne düşünüyorsunuz merak ettim? Ben kendi düşüncelerimi söyleyeyim. Gittiğim yerde sahafların yanyana dizili olduğu bir sokak var. Tahminim 6 7 sahaf var orada. Naçizane birkaç deneyim elde ettim. Bu sektörün bittiğini, bitirildiğini düşünüyorum. Kesinlikle yazımı okuyanların içlerinde iyi niyetli bazı sahaflar
Reklam
“Ebabil kuşu falan mısın?”
1. Tek bir kelime “Git!” demişti “Öl, yaşama, nefes alma!” Gibi duymuş, anımsamıştım, o kelimeyi. Hastane odasında iyileşmesini bekleyip, yemeklerini yedirdiğim, ilaçlarını dakikasına kadar geciktirmediğim bir adam diyordu bunu. Pencerenin kenarında durup, yoldan geçen arabalara bakıyordu. Aslında beni görmemek için dönmüştü sırtını – her zaman
Wattpad kitapları hakkın da ne düşünüyorsunuz?
Wattpad denilen bir uygulama var. Binlerce amatör yazarın yazı yazıp yayınladığı bir uygulama. (Bu arada bende 2018 den beri bu uygulamayı kullanıyorum ve orda yayınladığım bir kitap 48 bin üzeri okunma aldı. wattpad.com/story/162148781...) ) Bu uygulamayı kulanan kişilerin yaş aralığı 12- 18 yaş ve orda cinsellik üzerine yüzlerce kitap yazılmış. Ve bu kitaplar bu kitle tarafından fazlasıyla rabet görüyor. Sizce bu kitaplar okunmaya değer diyemi bu kadar rağbet görüyor yoksa içeriği bakımından mı? Şahsen ben bu tarz kitapların çocuklar üzerindeki olumsuz etkisinden rahatsızım. 15 yaşındaki bir kızın yada 17 yaşındaki bir erkeğin cinsel ilişkiye girmesini allayıp pullayarak sanki çok güzel bir şey yapıyormuş gibi anlatan ve bunu okuyan kitlesine özendiren yazarlar, o yaşta birine nasıl kötü örnek olduğunun sanırım hala bilincinde değil. 17 yaşındaki yiğenimi bu tarz bir kitap okurken gördüğümde fark ettim nasılsa etkisinde kalmış olayların. Açıkçası üzüldüm. Hem yazar adına hemde okuyucu kitlesi adına. Bu tarz yazarlar kalemine değil yazdığı olayın yani 'cinselliğin' tutulacağına emin olduğu için yazıyor. Ve ne yazık ki istediği şeyi de kolaylıkla elde ediyor. Ben şahsım olarak bu tarz kitapların varlığından fazlasıyla rahatsızım sizlerin bu konu hakkında ki düşüncelerini merak ediyorum?
Size yalnızlığı kim öğrettiyse yanlış öğretmiş. Yalnızlık öyle soslanacak, hava atılacak, caka satılacak, sağda solda parlatılıp satılacak bir şey değildir. Şikayet edilecek bir şey değildir, övünülecek bir şey de değildir. Seçilmiş yalnızlık diye bir şey olmaz. Yalnızlık dediğin içine düştüğündür, itildiğindir. Öyle bir lüksmüş gibi "abi
Okumak
Okumak Ve Tüketmek-1 Hangi kitabı, neden, nasıl, ne sürede okumalıyız soruları, her birimizin zaman zaman zihninde gezinen sorulardır. Çoğumuz tam anlamıyla aç kurtlarız. Hem o kadar açız ki, elimizden gelse, sürahiden süt döker gibi, kafatasımızı açıp içine kitapları aktaracağız. Ama bu mümkün olmadığı için, biz de bari gözümüzü doyuralım diye
Reklam
Oğuz Atay adına sahte alıntılarla mücadele kılavuzu
⭕ Oğuz Atay adına Sahte Alıntılar derlemesi❗ Not: Alıntıları toplayan ben değilim, alıntıları derleyen kişiler, bizzat araştırma sonucu derlemiştir. Ben sadece teyit amaçlı, bir faydası dokunur umuduyla paylaşıyorum. Ulaşmayı kolaylaştırmak açısından bio'ma da sabitleyeceğim... ____________________________________ Biliyor musun
Sanırım ifşa sırası bana geldi. Bu iki insanı buradan herkese ifşa etmem gerek artık. Herkes bilmeli, tanımalı. Bu devirde nasıl olur??? görmeli herkes… Müsadenizle; Birkaç gün önce, sevgili Mete Özgür’ ün incelemesini (#26941855) okurken aklıma geldi. Hatıralarımı yokladım, bu güzel iki insanı herkese ifşa etmem
5 dakikanızı ayırın ve okuyun lütfen
Dr. Ali Taşcı Bey, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: Birkaç yıl önce, bir vilayetimizde, bir bakanlığın il müdürüydüm. Bağlı bulunduğumuz genel müdürlük, başka üç ilin de il müdürüyle birlikte beni, diğer bir ilimizde personel almak üzere görevlendirdi. Biz dört arkadaş birleşerek sözünü ettiğim şehre gittik. Önceden bizim için ayrılan misafirhaneye
Ders Verme Sırası
Hayatımın en mutsuz anıymış, bilmiyordum. Bilseydim bu mutsuzluğa bir şekilde engel olabilir, hatta onların şu an yaşıyor olmaları için kendi mutluluğumdan tamamıyla vazgeçebilirdim. Çocuk Esirgeme Kurumu’nda geçirdiğim 16. yıldı. 2 yıl sonra 18’ime basacaktım ve hemen hemen bütün çocukluğumu geçirdiğim bu yere veda etmek zorunda kalacaktım.
Reklam
Zihinsel Bariyerler :)
Biliyorum, şu anda bu satırları okurken çoğunuz bana öfkeleniyorsunuz. Çünkü beni takip edenler ve takip ettiklerimin katıldığı konular olurken, katılmayanların, karşı gelenlerin kızdıkları hususlar çok daha fazla olabiliyor. Anlamadığım ara sıra tepki vererek yorum yazdığım bana rahatsızlık veren hususları affınıza sığınarak belirtmek istedim.
ANKARA NUMUNE HASTANESİ 2009 Yorgunluktan gözlerimi kapatıp dinlenirken, servisin çalan telefonuyla kalktım gecenin üçünde. Yoğun bakıma yeni yatırılan genç bir hasta için çağrılıyordum. Gitmeden hastayla ilgili bilgileri bilgisayardan not edip, beş saat önce yoğun bakıma kabul edilen 21 yaşındaki bayan hastayı enfektif şoka sokabilecek
ADI HAKAN’DI
İnsan bazen bir hikayenin içinde bulur kendini. Bazen farkına bile varmadan bir hikayenin yanından geçip gider. Erzurum’da bir ayakkabıcıya girdim bu gün. Ayakkabı yığınlarının arasında duvarlara yapıştırılmış şiirler,yazılar çarptı gözüme. Ya şiirlerin başında ya da sonunda adı Hakan’dı yazıyordu. Sorup sormamakta tereddüt ettim. Kim di acaba bu Hakan ? Yine de merak üstün geliverdi. Sorunca amcanın yüzü bulutlandı önce, bir gölge geçti gözlerinden. Hakan oğlunun ismiydi. Hakan iki Ünüversite bitirmişti. Şiire tutkundu. Dağa, taşa ve ayakkabı dükkanın duvarlarına şiirler yazıyordu. Hatta bir şiir kitabı bile vardı. Ama Hakan aynı zamanda hayata kırgındı,biraz da öfkeli. İşsizdi Hakan. Zaten onu anlamayanlara göre şiir işsizlerin uğraşıydı. İsmimin Hakan olduğunu söyledim amcaya. Oğluyla adaştım. Bir tebessüm yakaladım yüzünde. Hakan’ı göremedim ama sözünü aldım. Bir daha ki sefere tanışacaktık Hakan’la. İzin alarak fotoğraflarını çektim şiirlerin. Vedalaşırken Hakan’a iletmesi için amcaya bir not bıraktım. “Seni göremedim ama o şiirler o duvara çok yakışmış adaşım.”
Bu gün çok doluyum. Neden mi? İlk şuradan başlayalım;
1000Kitap
1000Kitap
lütfen açıklama getirebilir misiniz? Otomotik spam kontrölü ne demek? Neden hiç bir zararım olmadan, hiç bir yanlış yapmadan spam yiyorum? Okurluğum mu yetmiyor? Birine yorumdan rahatsızlık mı verdim? Merak ediyorum ama ne yapmış olabilirim? Hani bir tek ben değilim ha, bir çok okur bunu yaşıyor. "Otomotik spam kontrölünden dolayı yorum yapamazsınız." Neden sitedeki herkesi rahatsız eden fake hesaplar onca şikayete rağmen kapanmıyor? Neden okurların tek huzur yeri olan uygulamada nasıl rahat ettiririm değil de, daha nasıl üzerim mantığı işliyor? Ya sayfamda alıntı, ileti, incelemeler bile uygulamanın kurallarına zıt olmasın diye bin dereden su taşıyorum ben. Yorum spamı ne demek? Kimi rahatsız ettim de şikayetçi oldu bilmeye hakkım yok mu? Bari bir uyarsanız. Bari bir delil getirseniz. Ama ne yazıyor duvarımda? BURASI BENİM HUZUR SOKAĞIM.. Şimdi ben burada da rahat edemeyeceksem, ne diye hesaba canımı koyuyorum? Benim iletilerim buraya emanetken gördüğüm muamele üzüyor ama. Neden bu kadar kızdım? Takip etmeğen birine dm yazamıyorsam ama çok acil ulaşmam gerekiyorsa yorum yazarak ulaşabilirim. Ve bunu engelliyorsanız engel butonunun mantığını biri açıklasın bana lütfen! Tabi bu yazdıklarım da dikkate alınmayacağına göre hepsi birer çöp. İnsan huzuruna da kırgın olursa Zor tutunur hayata...
Kitabsever
Kitabsever
Saçma ama merak ettim.
Yabancı şarkıları türkçeye çevirince çok saçma oluyor. Ama onlarda İngilizce halini bizim türkçe anladığımız gibi anlıyorlarsa onlara neden saçma gelmiyor?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.