Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Spinoza'nın terminolojisi ilk bakışta size dehşet verici gelebilir. Ancak politik ve etik uzantılarını tahlil ettiğinizde her şey bambaşka bir havada görünecektir. Mesela Cömertlik Ruh Cömertliğinin parçası olabildiği gibi pekala bir budalalığın, ikiyüzlülüğün vesaire dışavurumu da olabilirdi. Spinoza açısından kesin olan şey, bu tür
Bizler, bu tek ve aynı evrenin canlı-cansız tüm sakinleri, yine bizlerden biri ya da birileri ile zorunlu karşılaşmalarımız olarak verdiği ölçüde var-kalmaya çabalarız; bu çaba, ne bir erek ne de özgürce seçtiğimiz bir tutumdur. Olmak çabalamaktır, hepsi bu!.. Özgür seçimleri bizim bir sunucu olmayan bu çabalayış, kimilerimiz için bir ıstırap, kimilerimiz içinse sevinçli bir meşguliyet olarak deneyimlenebilir. Vurgulamak istediğim tam da bu: Conatus gereği eyleyip dururken bu yaşadığı Sözde yüce bir yere varmak için kederli bir mesaiye mi dönüştüreceğiz yoksa varılacak yeri bir kenara bırakıp yolda olmadı tadını çıkaracağız. Spinozacı olmak, kuşkusuz, kavramakla geçen bir yolda oluşu, kendiliğinden sevinçli bir yolculuğu, kavradıkça güçlendiren, güçlendikçe de sevinci artıran bir dönüşümü fark etmektir.
Sayfa 86 - Ayrıntı yayıneviKitabı okudu
Reklam
342 syf.
·
Puan vermedi
Arzuyu ontolojik bağlamda ele alan Spinoza, tek tek her şey(in) var olduğu sürece kendi varlığını sürdürme çabasına "conatus" adını verir (Spinoza, 2012:371). Dolayısıyla conatus var olmaya muktedir olabilmektir. Yani var olma gücü anlamına gelen conatus, arzunun enerjisi demektir. Zira var olmak demek, arzulamak, eyleme geçmek ve arzu nesnesinin peşinden gitmek demektir.
Etika
EtikaBaruch Spinoza · Dost Kitabevi Yayınları · 20191,601 okunma
256 syf.
·
Puan vermedi
Conatus ve Teolojik Etik Kavşağında Sabahattin Ali
Bireysel hatta toplumsal davranışlarımıza yön veren normlar nelerdir? Hem Sabahattin Ali hem de Spinoza bu sorunun yanıtının insanın içindeki “var olma çabası” olduğu noktasında hemfikir görülür. Sabahhattin Ali buna “içimizde hadiseleri muhakeme eden hesabi tarafımız” derken Spinoza buna “var kalma çabası” der. Düşünmenin eşlik etmediği en basit eylem olan reflekslerden en karmaşık sosyal durumlara kadar insan yaşamını daha iyi bir halde sürdürmek adına çabalar. Ayağımız kaydığında seri bir refleksle vücudumuzu toparlamamız ya da komşularımız, akrabalarımız, patronumuzla iyi geçinmemiz, hep varlığımızı olumlu yönde sürdürmek adınadır. Buraya kadar Sabahattin Ali, Spinoza’ya eşlik ederken, var kalma çabamız uğruna yaptığımız eylemlerin ahlaki değeri noktasında, hesabi tarafımızı/var kalma çabamızı şeytanlaştırarak başka bir yöne sapar. Bu yön iyi eylemleri emredip kötü eylemleri yasaklayan, katı ahlak yasaları koyan teolojik etiğin yoludur. Spinoza ise bunun tam tersi bir istikamette ilerleyerek “insan varlığını korumaya ne kadar çok çalışırsa, o kadar fazla güç sahibi olur ve o kadar çok erdem kazanır.” der. Spinoza ile Sabahattin Ali’nin belirli bir noktadan sonra tam tersi istikamette yol alması esasında zihin ve beden ayrımı konusuna farklı yaklaşımlarından kaynaklanır. Sabahattin Ali’ye göre zihin bedenden ayrıdır, dolayısıyla ahlaki yasalar rasyonel akıl yoluyla (Tanrı’nın da yol göstermesiyle) kavranabilir. Spinoza ise en başta zihin ve aklın birlikteliğini savunan bir merkezden yol çıkar.
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019172bin okunma
Gönüllü Kölelik Diye Bir Şey Yoktur
PARA" DENEN arzu nesnesine olan bağımlılık, ücretli hizmetin ze­mini, bütün iş sözleşmelerinin artdüşüncesi, hem işverenin hem de çalışanın farkında olduğu tehdidin temelidir. Kapitalist yapılar iş­verenleri yegâne para tedarikçisi durumuna getirmiştir. Ücretli emekçilerin bedenlerini "hizmete" koşma işi, conatus-arzu'nun para denen nesneye sabitlenmesinden alır gücünü. Şayet tahakkümün ilk anlamı, bir failin kendi arzu nesnesine ulaşmak için başka bir faili aracı olarak kullanma ihtiyacıysa, o zaman ücretli emek ilişkisinin bir tahakküm ilişkisi olduğu aşikârdır.
Sayfa 32
(...) Fetih yapan savaş beyi, sefere çıkan komutan, iktidar sahibi hükümdar (bu iktidar kendisine değil, çok­luğa aittir), kendi kârının ve endüstriyel icraat hayallerinin peşinde koşan kapitalist patron. Öyleyse, bir bakıma en genel anlamıyla patronluk, esir almak demektir ve kapitalist sömürü dışında, günümüzde anlam taşıyan başka alanlarda da bu durumun dışavurumla­rı görülebilir: STK yöneticilerinin, önder sıfatıyla, aktivistlerin faaliyetlerinin sonuçlarını kendine mal etmesi, üniversitede ensesi kalın hocanın asistanların yaptıklarını, sanatçının da yardımcıları­nın yaptıklarını kendine mal etmesi... bunlar kapitalist girişime dahil değildir, hedeflerinin de finansal kazançla hiçbir alakası yok­tur. Ama bu kişiler de patrondur, genel anlamda patronun özgül örnekleridir ve herhangi bir efendi-arzunun hizmetine koşulmuş tebanın çabasını (conatus) esir alırlar.
Sayfa 22
230 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.