İnsanlar görüp duyduklariyla bir insana önyargılı yaklasmak yerine o kişiyi yakından tanımaya çalışsalar keşke. HAYAL GÜNLÜĞÜ
III. Murat Han bir gün telaşlı bir şekilde uyanır. Yüzünde düşünceli bir hava vardır. Vezîr-i Âzam Siyavuş Paşa, padişahın bu halini görünce dayanamayıp sorar:
- Hayırdır
" Yani şimdi o iş nasıl olur bilemedim. "
Kullanacağım şey alt tarafı bir özne , bir nesne bir de yüklem ; hadi en ekstrasından belki bir de dolaylı tümleç... Gel gör ki kurduğum cümleye bak. Cilve yapayım diye naza mı çekiyorum kendimi , ' biraz daha ikna edici konuş , ' der gibi bir taraflarımı mı oynatıyorum , yoksa adamı düpedüz ekmeye mi çalışıyorum belli değil.
Eleni'ye
Söylemek istediğim çok şey olsa da, artık senin uğruna harcamak istemiyorum hiçbir kelimeyi. Zaten şimdi hangi cümleye niyetlense dilim, hep geçmiş zamanın rivayetlerinden geçecek yolu. Ya da gözlerin, kullanmamı beklediğin lakin göremediğin mastar eklerinin farkına vardıktan sonra, buğulanmaya başlayacak. Sen de gayet biliyorsun ki, biz bu
Cümleye gel
Ama sözünü ettiğim o garip zevkin özü de bu soğuk, bu çirkin yarı ümitsizlik ve yarı inançta, üzüntüden kendini şuurlu olarak kırk seneliğine yeraltına gömmede, mahsus tertiplendiği halde durumun pek o kadar içinden çıkılmaz olmasında, içe işlemiş ama bir türlü tatmin edilemeyen o zehirli arzularda, kesin olarak verilen kararlarla hemen ardından duyulan pişmanlıklar arasındaki hummalı duraksamalardadır işte.
Sayfa 13 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
