Birilerine inanmak, dayanmak, güvenmek...
İtimat edip kayıtsız şartsız ardı sıra yürümek onların/onun!
Kendi düşüncelerini bir tarafa atıp, (objektik olarak baktığında tiksinç bulacağı tavırlarla) sorgusuz sualsiz takip etmek... İnsanoğlunun bu hali sadece kişilerde kalsa şaşılmaz belki ama, her türlü inancı açısından da (ki neye inanırsa inansın) öyle değil midir?
Bu yüzden olsa gerek ki inanan, kullanılmış bir yer paspasına; inanılan ise "Ben neymişim?" deliliğine, kibrine girer. Mezhep adı altında toplaşan bir cemaatin kendi iş ve menfaatlerine yarayan eylem ve hadiseleri meşrû görebilmesi, hayatlarını o çerçeve riayetinde yaşaması; olmadık bir durum olmadığı gibi, dünya var oldukça olmayacak da değildir.