Bu kitapta Türkiye’nin cumhuriyet dönemi anayasaları inceleniyor ve karşılaştırılıyor. Meşrutiyet dönemi Osmanlı anayasalarına hiç değinilmemesinin iki nedeni var: Birincisi yer sınırlaması ve konuyu daraltma gereği. İkincisi ve belki de daha önemlisi, Cumhuriyet anayasalarının kendi içinde bir bütünlük taşıması ve anlaşılmak için meşrutiyet
Bir kez riske girmeye alıştınız mı, bütün yaşamınız değişir. Değişim ve gelişim, ancak yaşamınızı riske ve deneye sokmayı göze almaya istekli olursanız gerçekleşebilir.
geleneklerin hakim olduğu antik ve eski dinci toplumlarda, gelenek ve an'anelerin, din ve mezhep ile yoğrulup taşlaşan her türlü değişim ve gelişim karşısında şiddetle direnen toplumlarda, tesadüf ve kahraman'm fonksiyon ve etkisi zayıflar. "Nâs" ise böyle bir toplumda öylesine gelenek ve adetlere tutsaktır ki, bağımsız olarak kendi varlıklarını gösterip, sosyal değişimde canlı ve göz alıcı bir rol üstlenemez. Böyle bir durumda kahramanlar da gelenekçi ve muhafazakardırlar ve yapabilecekleri tek şey; olay çıkarmaktır. Bu kahramanlar, diğer ülkelere saldırabilir, yüzeysel ıslahat ve reformlar yapabilir, ve görünüşü değiştirebilir, fakat toplumsal sünnetlere (yerleşik geleneksel değerlere), toplumun alt yapısına, onun temel dayanaklarına dokunamazlar.
"...«beşer» türü, değişim ve
gelişim süreci içinde «insan olma»ya doğru adım atmaktadır.
Beşer bir «imek»tir (sein). Buna karşın insan bir <<olmak>>tır (werden) ..."
Şehirler, genellikle çehrelerini biz farketmeden değiştirirler. Sanki bir el, biz uykudayken, küçük bir zaman aralığından başkalaştırır onları yahut onlar başkalaşırken biz derin uykulara dalarız. Bilmem farkediyor musunuz; son çeyrekte İstanbul bu sistemin dışına çıktı ve değişimini, farklılaşması göz göre göre sürdürüyor artık. Hiç kimseden çekinmeden, pervasızca yürütüyor bu faaliyetini. Eskiden bizlerin dikkatlerinden gizlenen değişim ve gelişim, şimdi sanki gözümüzün içine baka baka ve adeta meydan okurcasına yürümekte. Zaman ile yarışan çılgın bir kentleşme azgınlığı. Eski İstanbul'dan alıp götüren köşkü, yalıyı, sarayı ve silip süpüren binlerce zarif hatırayı. Yazık, çok yazık... Bu şehrin şekli, bir faninin kalbinden daha çabuk değişiyor.