Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Her birimiz yalnız öldük; Ama ben, ondan daha fırtınalı bir denizde ve daha derin uçurumlarda...”
"Ama çoğunlukla, gariptir ki, hayat dediği bu şeyin korkunç, düşmanca ve eğer kendisine fırsat verilirse insanın kafasını vurmaya hazır bir şey olduğunu hissettiğini itiraf etmeliydi. Ebedi sorunlar vardı: Acılar; ölüm; yoksulluklar... Yine de, bütün bu çocuklara bu hayatı yaşayacaksınız demişti."
Reklam
Çünkü insan, çocukluktan itibaren yaşamın zor, hakikatlerin vazgeçilmez olduğunun farkında olmalı. En parlak umutlarımızın söndüğü, cılız filikalarımızın karanlıkta yitip gittiği yerde o hayalî dünyaya yapılacak geçişin her şeyden önce cesaret, doğruluk ve dayanma gücü gerektirdiğini bilmeliydi.
Lily onun, gidenin arkasından gitmenin imkânsız olduğu, ama geride kalanların bu gidişi ürpererek, en azından bakışlarıyla ufukta yelkenleri kaybolana kadar izlenen bir gemi gibi izlemek istedikleri, kimseye ait olmayan o bilinmeyen yere doğru sürüklenişini izledi. Ne kadar yaşlanmış görünüyor, diye düşündü Lily, ne kadar bezgin ve ne kadar uzak.
Ve eski hasmı hayatın karşısında kendisini yeniden yalnız hissetti.
Şu anda o güzelliğiyle, hüznüyle, ondan çok uzaklardaydı. Bırakacaktı öyle kalsın ve yanından tek bir kelime etmeden geçti, ama bu kadar uzak görünmesi ve ona ulaşamaması, ona yardım etmek için hiçbir şey yapamaması ona acı verdi.
Reklam
Ama çoğunlukla, gariptir ki, hayat dediği bu şeyin korkunç, düşmanca ve eğer kendisine fırsat verilirse insanın kafasını vurmaya hazır bir şey olduğunu hissettiğini itiraf etmeliydi. Ebedi sorunlar vardı: Acılar; ölüm; yoksulluklar... Yine de, bütün bu çocuklara bu hayatı yaşayacaksınız demişti.
Söyle bana hindiba
Ben kaptan değilim, anlamam gemileri Gizli bir ummanın gelgitlerinden İniltiler vurur sahillerime Deniz feneri değilim…
...aslında yaşamaya itirazı yoksa, yalnızca biraz şefkate, viskiye ve çektiği acıların öyküsünü hemen anlatacağı birine ihtiyaç duyuyorsa, onu kim suçlar? Onu kim suçlar?
Sayfa 37 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çev. Sevda Çalışkan, 18. Basım 2024Kitabı okuyor
Karanlık Deniz
Bütün karanlıklara razıyım Yalnız uzaklarda, çok uzaklarda Bir gemici feneri yanmalı
Sayfa 88
Reklam
“İlelebet yanacak tek deniz feneri ölümdür. Nereye yelken açarsanız açın, yolun sonunda ona döneceksiniz. Dünyadaki her şey geçip gider fakat ölüm baki kalır.”
İnsanın botuyla tekmelediği bir taş parçası bile Shakespeare'dan uzun yaşayacak. Kendisinin küçük ışığı da çok parlak olmadan bir iki yıl parlayacak, sonra daha büyük bir ışıkla birleşecek, o ışık da daha büyük bir ışığa katılacaktı.
Sayfa 36 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çev. Sevda Çalışkan, 18. Basım 2024Kitabı okuyor
iltifatın da böylesi!
Bir keresinde telefonda konuşurlarken, yalnızca bir trenle ilgili bilgi veriyor olmasına karşın, onun sesinden çok etkilenen Mr. Bankes, "Sizin yoğrulduğunuz çamurdan doğada pek az vardır," demişti.
Sayfa 30 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çev. Sevda Çalışkan, 18. Basım 2024Kitabı okuyor
bebn'in korkusuzluk köprülerinden geçmeden biz'e varılmaz der gülten akın. bu söz yıllarca bir deniz feneri gibi kalemimin ucunu ışıttı durdu. nice zaman sonra haydar'ın 'öyle küçük şeyler'i birden sözü tersine çevirdi: biz'in korkuluksuz köprülerinden geçmeden ben'e varılmazmış. başlarken, bir söz çanı gibi geçilen yollar, usul usul durulmuştur. dünyayı örten 'ben', binlerce 'biz'in boy aynasında kendini görmüştür. aslında hem büyüklüğünü, biricikliğini hem de küçüklüğünü, sıradanlığını görmüştür. giderek bir tenha sarkaca dönmüştür, gittiği kalabalığı arıta arıta kocaman bir yalnızlıkta duran. artık, evin içinde köpek havlamaz, köpeğin içinde ev havlar. yalnızlığımız tuhaf bir boyut kazanmıştır. ölen at değildir gömdüğümüz, hâlâ yelesinde ırgalanıp duran onca koşunun rüzgârıdır aslında. biz sessizce, saygıyla bir daha üşürüz.
Sayfa 71
Sanki acılarla dolu bir dünyada mutlu olmak, bir insanın işleyebileceği en alçak suçmuş gibi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.