Yıldızlardan düştüğüne inanan, kimsesiz, hayatın ona acımasız davrandığı; ama yine de hayat koşullarında güçlü kalan bir kadın Cevriye.
Bir gün kimsenin Cevriye’ye göstermediği saygıyı, arkadaşlığı gösteren ona ‘siz’ diyen bir adam çıkıyor karşısına ve Cevriye bugüne kadar hissetmediği duyguları hissediyor, hayatın saf armağanı aşkı tanıyor.
Artık baktığı her yerde, hayallerinde, yaşanmışlıklarında bir adam var.
Cevriye için belki de hissettiği en güzel şey; uzun uzun cümleler kuramaması, sadece gözlerinin içine bakıp anlaması ve anlatması en yüce duyguları.
“Gözlerinden bellidir Cevriye
Sende karasevda var.”
Cevriye için aşk, dünyanın paha biçilemez hediyesi miydi ? Yoksa denizin derinliklerine götürdüğü bir aşkın hikayesi miydi ?
Keyifli okumalar.