Bugün çağdaş sanatın düşman bir izleyici kitlesiyle kuşatıldığını ve takviye kuvvetlerine fena halde ihtiyacı olduğunu kim yadsıyabilir? Sanatçılar ve sanat tacirleri, küratörler, eleştirmenler, koleksiyoncular, sponsorlar, spekülatörler ve elbette sanatın artıklarıyla beslenen ne kadar sosyetik, züppe, beleşçi, sahtekâr varsa hepsi, bütün o asalak takımı, sırf sanatı aşağılık tüketimcilikten kurtarmak için kahraman kesilip kendilerini feda etmiyorlar mı? tıpkı hayatları pahasına Çernobil'deki reaktörü beton bir sandukanın altına gömen Rus "temizlikçiler" gibi. Sanatın dev bir ticaret sahasına dönüşmesi yetmiyordu; profesyonel sözleşmeleri, sergileri, sayısız bienalleri, starları, fan kulüpleri, erbaplık ağlarıyla dört bir yana yayılan muazzam bir çokuluslu şirkete donüşmesi yetmezdi, üstüne bir de hâlâ mutlak hürmetle, hatta kutsal bir ürkeklikle karşılanması gerekiyordu. Tartışma hızla patafizik düzeylere doğru ilerliyordu.