Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

G♾

"Siz bir komedi oyununun maskara oyuncularıydınız, biz ise size ıslık çaldık."
Sayfa 18
Reklam
Gel de ibn Haldun'un yüzyıllar önce söylemiş olduğu 'Coğrafya kaderdir!' sözüne inanma.
Sayfa 215
Fatih'in, Çandarlı Halil Paşa'yı idam ettirerek Türk vezirler geleneğinin bir süre kesintiye uğramasına yol açan eylemi ise Rum Mehmet Paşa'yı sadrazam yapmasıdır. Bugün adaklar adanan, bezler bağlanan bir kısım İstanbul yatırı aslında Hıristiyan azizleridir.
Sayfa 8

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Unutmayalım ki istanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet kendisini (ve Hıristiyanlıktan hiçbir zaman dönmemiş olan eşini) bütün Doğu Roma imparatorlarının gömüldüğü Havariyyun (Apostol) kilisesinin üstüne yapılan camiye defnettirmiştir. Çünkü o da Doğu Roma imparatorudur artık. Zaten bu nedenle istanbul'u savunmak için elde kılıç can veren son imparator Konstantin'in iki yeğenini vezir yapmış ve Osmanlı devletine hizmet etmelerine imkan vermiştir.
Sayfa 7
İstanbullular yüzyıllarca "Başımın gözümün sadakası olsun" diyerek hayır işler, yardımlar yapar. Sadaka kelimesi İbraniceden gelir. Bu durum sadece Müslümanları etkilemez elbette. Başka dinlere mensup olan İstanbullular da İslami geleneklere, terminolojiye ve adetlere sahip çıkarlar. Hepsi Osmanlıdır.
Sayfa 7
Reklam
İstanbullular Salı günü bir işe başlamak istemezler, "Salı sallanır" diyerek bu günün uğursuz olduğuna inanmışlardır. Oysa bunun kökeni, İstanbul surlarının ağır top saldırısı altında yıkıldığı ve şehrin fethedildiği günün Salı olmasından kaynaklanan bir Hıristiyan inancıdır. Bu inanç din ayrımı gözetmeden bütün İstanbulluların bilinçaltına yerleşmiştir.
Sayfa 7
"Nedendir bilmem. Belki de herkes birbirinden korkuyor bu dünyada."
Sayfa 38
"Biz Türklerin Yahudilere el uzatmamız on beşinci asra uzanır," dedi Tarık, "buna, geçmişe dayanan bir alışkanlık da denebilir. 1492'de İspanya Kralı Ferdinand'ın mallarına ve paralarına el koyarak ülke dışına sürdüğü Yahudileri zamanın Osmanlı Sultanı kendi topraklarına çağırmış. Onlara din,dil ve ticaret serbestisi tanımış, yerleşmeleri için mahalleler tahsis etmiş."
Sayfa 168
"Yorgunum! Önce gerçeğimi kendime kabul ettirirken yoruldum! Sonra gizlerken...Daha sonra yüzleşirken...Kendim olmaya hakkım olduğunu anladığımda...Kendimle barışırken...Gerçeğimi başkalarına kabul ettirmeye çalışırken...Benim gibi binlerce, on binlerce insanın var olduğunu öğrenirken...Yoruldum!"
Hayatımızı kaderimiz sandığımız tesadüfler mi yönetiyor yoksa
Sayfa 184
Reklam
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki çiçekler bereketli topraklarda, iyi yağmurlarla büyümek yerine çiçeklerden beslenerek yaşamaya çalışıyor.
Sayfa 105
"Kitaplardan bu kadar nefret edilmesinin ve korkulmasının sebebini şimdi anlıyor musun? Onlar hayatın yüzündeki gözenekleri gösterir. Rahatına düşkün insanlar balmumundan aya benzeyen, gözeneksiz, tüysüz, ifadesiz yüzler ister yalnızca. "
Sayfa 105
Kitaplar unutmaktan korktuğumuz bir sürü şeyi depoladığımız kapların bir türüydü yalnızca. Hiç sihirli bir tarafları yok. Sihir sadece kitapların söylediklerinde, evrenin parçalarını nasıl dikerek bizim için giysi haline getirdiklerinde.
Sayfa 105
Hafız Çelebi
Kimse bilmezdi ama Çelebi güz mevsimi geldiğinde, lale soğanlarını toprağa gömmeden evvel bu kaplumbağaları toplar, iki gece tahta kasalar içinde bekletir, bu sırada kasaların zeminine değişik renklerde toprak boya yığar, boyaların arasına nane ve fesleğen unu karıştırıp kaplumbağaların onunla beslenmesini sağlar, sonra onları boş kasalara alıp iki gün aç bırakır ve bu sefer de önlerine yiyecek olarak lale soğanlarını koyardı. Aç kaplumbağalar büyük bir iştahla lale soğanlarına saldırınca diş izlerini geçirdikleri dakikaya kadar hepsini izler, ardından onları ağızlarından çekip alır ve önlerine başka soğanlar koyar, kaplumbağa salyası bulaşan soğanları bu sefer besili koyunlardan aldığı kuyruk yağına yatırıp bir gece bekletir, ertesi gün toprağa gömerdi. Bu usulü bulasıya kadar tam otuz yıl denemeler yapmış ve nihayet istediği renkte lale elde etmeyi başarmıştı. Kaplumbağalara hangi renk toprak yedirirse ısırılan lale soğanı o renkte çiçek açıyordu.
Sayfa 83
Kadınlar böyledir, mekânı benimser, onu sular süpürür, yuva kılar. Evin direği erkektir derler inanmayın.
Sayfa 127
151 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.