İnsanı, hatta insanlığı köleleştiren hangi düşünce, hangi devlet, hangi düzen olursa olsun insanlık aleminin düşmanıdır Diktatorya gerek şahıstan şahısa uygulansın, gerekse hükümetlerden halka, tasvibi imkânsız olan en adi rejimdir Sömürü de öyle İnsanlar teşekkürle, minnet borçlarıyla soyuluyor sömürülüyorsa bu teşekkür dostluğuna son vermesi
Her türlü gruplaşmayı dejenere etmeye yatkın bir toplumla karşı karşıyayız
Bunun düzelmesi elzem; düzelmediği takdirde Türkiye'de maalesef gelişme olamayacak. Asıl önemlisi, ahlaklı insanların yaşamı güçleştikçe toplumdaki buhran da artacak. Bunun sonu ne olur? Büyük bir sosyal patlama yaratır. Türkiye'de çalışan, bir yerlere gelmek için gerçekten uğraşıp didinen insanlar da var; bu kişilerin hakkını ilelebet yiyemezsiniz. Bu işlerin kesinlikle halledilmesi lazım; aksi takdirde hakkaniyet ve adalet vadeden çok kuvvetli bir diktatorya gelebilir veya başka türlü çatışmalar ortaya çıkabilir ki huzurumuz kaçar.
Sayfa 163 - Kronik Kitap / 1. Baskı, Şubat 2022, İstanbul - Söyleşi Yenal BilgiciKitabı okudu
Reklam
Türkiye’de çalışan, bir yerlere gelmek için gerçekten uğraşıp didinen insanlar da var; bu kişilerin hakkını ilelebet yiyemezsiniz. Bu işlerin kesinlikle halledilmesi lazım; aksi takdirde hakkaniyet ve adalet vadeden çok kuvvetli bir diktatorya gelebilir veya başka türlü çatışmalar ortaya çıkabilir ki huzurumuz kaçar.
Sayfa 173Kitabı okudu
Demokrasinin dünya görüşü, bir mantığa dayanır. Demokrasi mantığının ana prensibi şudur: “Her fikirde hata ve sevap ihtimali vardır.”…Bu prensibi kabul edince ilk müşkül yenilmiş olur . Çünkü kendi davanızda, karşınızdakinin davası kadar hata ve sevap olacağına inanınca pek tabii olarak tartışmaya razı olursunuz. O zaman bir itiraz karşısında kalınca : -Acaba?!.. dersiniz. Bu “Acaba?” yok mu,işte demokrasinin en değişmez resmi budur. Bütün diktatörya rejimleri “Acabasızlar” rejimidirler.
Sayfa 48 - Türkiye İş Bankası ve Kültür YayınlarıKitabı okudu
Devlet = siyasal toplum + sivil toplum, yani zorlamayla zırhlanmış hegemonya. Tam anlamıyla Devlet = diktatorya + hegemonya.
Sayfa 98 - İmge KitabeviKitabı okudu
“Her fikirde hata ve sevap ihtimali vardır.”…Bu prensibi kabul edince ilk müşkül yenilmiş olur . Çünkü kendi davanızda, karşınızdakinin davası kadar hata ve sevap olacağına inanınca pek tabii olarak tartışmaya razı olursunuz. O zaman bir itiraz karşısında kalıncs : -Acaba?!.. dersiniz. Bu “Acaba?” yok mu,işte demokrasinin en değişmez remzi budur. Bütün diktatörya rejimleri “Acabasızlar” rejimidirler.
Sayfa 48 - İş Bankası Kültür yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Şiddet ve adaletsizlik her toplumda mevcuttur. Komünist istibdadın özelliği ise kanunsuzluğun kanun ve düzen kılıfına bürünmüş olmasıydı. Bu ikiyüzlülük, genel bir kafa karışıklığına neden oluyordu. Bazı insanlar, bu gibi sistemler dahilinde neyin yalan neyin gerçek olduğunu asla öğrenemeden yaşayıp ölürler. Saf bir şekilde basına, iktidara, resmî açıklamalara inanarak her daim yanılgı içerisinde, gayriihtiyari ve şuursuz bir şekilde yalanları ve zulmü destekleyerek yaşarlar. Bunun gibilerden sık sık insanı hayrete düşüren şu naif açıklamayı duyarsınız. "Ama gazeteler öyle yazmıştı." Diktatorya ve bu tür olan bitenden habersiz ve ahmaklaştırılmış kitleler, birbirlerini var eder ve beraber hareket ederler.
Sayfa 62
Özgürlük rejimlerinde, yani demokraside, her şeyin sorgulanması gerektiğini, nihai otoritenin olmadığını, Hasan-Ali şu sözlerle belirtmiştir: Demokrasi dünya görüşü, bir mantığa dayanır. Demokrasi mantığının ana prensibi şudur: "Her fikirde hata ve sevap ihtimali vardır." Eğer bu postülatı kabul etmezseniz demokrasi geometrisini kuramazsınız... Bu prensibi kabul edince iki müşkül yenilmiş olur. Çünkü kendi davanızda, karşınızdakinin davası kadar hatta ve sevap olacağına inanınca pek tabii olarak tartışmaya razı olursunuz. O zaman bir itiraz karşısında kalınca: - Acaba?!.. dersiniz. Bu "Acaba?" yok mu, işte demokrasinin en değişmez remzi budur. Bütün diktatörya rejimleri "Acabasızlar" rejimidirler.
Kuvvetini baskı ve terörden alan her diktatorya gibi, ittihat ve terakki idaresinin elinden de insaf ve adalet beklenemezdi ya…
Sayfa 226Kitabı okudu
Zaten tarih göstermiştir ki, hangi sultan ya da devlet başkanları etrafına cesur ilim adamları toplayıp onların istişareleriyle devletini yönetmişse, o sultan veya devlet başkanı başarılı olmuştur. Kendi başlarına diktatorya kurup, âlimlere değer vermeyenler de, insanlığın hem belası, hem de yüz karası olmuşlardır.
Sayfa 83 - BEYAN Yayınları 18. BaskıKitabı okudu
Reklam
Bu "Her şey Devlet için" zihniyeti Müslümanlar'ın kafalarına o denli yerleştirildi ki, "Her şey din için" inancı kayboldu. Ve Müslümanlar saltanat ve diktatorya rejimleri uğruna ulu'l-emr zihniyetinin kulları oldular.
Sayfa 58 - BEYAN Yayınları 24. BaskıKitabı okudu
Halkı, kul kertesinden, vatandaş yapan "diktatör" Atatürk.
Despotizm, yavaş yavaş ve sinsi yollarla toplumun iliklerini kemiri ve onu günün birinde ölü külçe haline getirir. Despotik rejimler ani sonuçlar yerine uzun vade itibariyle kahredici hükmünü mutlaka gösterir. Bundan dolayıdır ki despotizmi, anarşiye nazaran "ehven-i şer" sanmak ve anarşiyi önlemek amacıyla iktidarın insafsız, gadredici ve kötü uygulamalarına yollanmak doğru değildir. Doğru olan şey, özgürlükleri hiçbir bahaneyle iktidarı feda etmemek ve bu iki öğeyi terazinin iki kefesine vurup dengelemektir. Hatta biraz daha akıllıca iş görmek gerekiyorsa, terazinin özgürlük kefesine ağırlık vermektir. Bu akıllılığı gösterebilen milletler ki gelişme ve demokrasiye erişme şansına sahip olabilmişlerdir. İslam ülkeleri arasında bu gerçeği ilk kez görebilen, Atatürk Türkiye'si olmuştur. Her ne kadar Atatürk'ü bir "diktatör" saymak mümkünse de "Maurice Duverger" gibi dünyanın tanınmış hukçularının belirttikleri gibi, onun uyguladığı diktatorya "Hayırlı bir diktatorya" niteliğinde olmuştu çünkü o, insan varlığını kul kertesine indiren şeriat canavarını saf dışı kılıp, kişiyi doğal hak ve özgürlükle kavuşturmuştur.
Sayfa 507Kitabı okudu
Gramsci, kurumsallaşmış siyasal iktidarı (devleti) şöyle tanımlar: "Devlet = siyasal toplum + sivil toplum, yani zorlamayla zırhlanmış hegemonya. Tam anlamıyla devlet diktatorya + hegemonya." Bir toplumdaki yönetenler kesiminin (ki bu ister bir hanedan, ister bir sınıf, ister bir parti olarak görülsün) gerçek anlamda iktidar olabilmesi, siyasal aygıtı elde tutmasının dışında, kültürel-ideolojik yapıya da hakim olmasına bağlıdır. Bu durum, siyasal toplumdaki zorlama, hükmetme işlevine sivil toplumdaki hegemonya işlevinin eklenmesidir.
Prof. Dr. Mehmet Ali AğaoğullarıKitabı okudu
93 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.