İnanan kimse her türlü şart altında ümitsizliğe ve üzüntüye kapılmaz. Yer ve göklerin bütün hazinelerinin sahibi, lütuf ve ihsanı sınırsız, gücü sonsuz olan Allah'a imanı tamdır. Bu iman kalbine fevkalâde bir teselli aşılar, onu huşû ile doldurur ve mutmain kılar. Bu dünyada bütün kapılardan geri çevrilebilir, hiçbir şey gayesine hizmet etmeye bilir, her şey birbiri peşisıra onu terkedebilir ama Allah'a olan iman ve güveni onu asla terketmez ve bunlardan destek alarak mücadelesine devam eder. Müşriklerin, kâfirlerin ve ateistlerin kalpleri dardır, sınırlı güçlere güvenirler ve bu nedenle, zor duumlarda hemen ümitsizliğe düşerler ve sık sık intihar ederler..
Dip not:
) Prof. Joad'ın Batı hakkındaki şâhitliği oldukça açıktır: "Tarihte ilk defa, hiçbir dine sahip olmayan ve böyle bir şeye ihtiyaç duymayan bir nesil oluşuyor. Onlar bunu önemsememekten memnunlar. Ama onlar çok mutsuzlar ve intihar oranı anormal derecede yüksek." (The Present and Future of Religion [D nin Bugünü ve Geleceği), Londra 1958, sh. 228). İslâm dünyası hakkında, gayrimüslim bir tarihçinin, -görüşü zaten İslâm'a karşı sempatik olamaz,- şunu okumasında fayda vardır: "Bu tavizsiz tek tanrıcılıkta, İslâm'ın, üstün bir nizamdaki fizik ötesi bir oluşumun ana kuvveti, 'şevkli bir iman'dır. İslâm'a bağlı olanlar, diğer pek çok inançların takipçileri arasında bilinmeyen, kanaat ve itaat bilincini kullanabilme yeteneğine sahiptirler. İntihar, Müslüman topraklarda çok nâdirdir." (Phillip K. Hitti, History of the Arabs "Arap Tarihi", 1951, sh. 129) [Ya yıncı]