Bir kitapta okumuştum. Yazar şöyle diyordu:
Gençliğimde kendimi dalından hiç kopmayacak, yere düşmeyecek zanneden toy bir elmaydım. Zaman erişti olgunluk çağına. Ve dalımdan beni düşürdü. Şimdi o günleri, bundan daha kötüsü olmaz dediğim günleri sızım sızım özlüyorum. Bu zaman ve yüzler ne kadar yabancı bana? Bütün bu yabancılığın arasında o günlerden kalma silik bir yüz görsem, elimdeki bastonu kenara atar, koşar, kırk yıllık ahbabımmış gibi sımsıkı sarılırım.