Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Küçük burjuvanın hayatını anlatan, onun zaaflarını, onun adiliklerini dünyanın en büyük kahramanlıkları, en asil heyecanları gibi gösteren hikayelerden illallah dedik artık. Bütün ıstıraplar aşktan doğuyor. Oysaki öte yandan milyonların, milyarların ıstırabı var. Ama ne yazık ki biz o insanı tanımıyoruz. Girmişiz küçük burjuvanın içine, yuvarlanıp gidiyoruz. Başka cemiyetlerin, başka sınıfların adamı olduğumuzu bile bile. Bizim dertlerimiz, içinde yaşadığımız adamların dertlerine benzemiyor. Ne parada gözümüz var, ne pulda. Geçenlerde bir kadın, "Benim için şiir," diyordu, "beyaz bir otomobildir." Biz, en küçük menfaatlerini bile korumaktan aciz zavallılar, nasıl onlarla bir oluruz. Biz, tanımadığımız o büyük sınıfın, o fakir sınıfın adamıyız. Ama tanımadığımız için de onlardan, onların hayatından bahsedemeyiz. Üstelik tehlikeli bir iş o. İnsana sol diyorlar, komünist diyorlar. İyisi mi, bir yazar hep suya sabuna dokunmayan yazılar yazmalı. Ben de öyle yapacağım.
Sayfa 19
Onun yazar olmak için gereken bütün özelliklere sahip olduğuna yemin edebilir insan. Oysa “iki hafta uyumasam dahi öyle bir şey yapmazdım” diyordu. Böylesine müthiş bir yazma istidadına sahip bir kadın, kitap yazmayı gülünç buluyordu, hatta kişinin kaçık olduğunu gösterdiğine inanıyordu.
Reklam
"Ancak dikkat! İyi hissetmekten kasıt, zihne ait haz hali değil. O bir kandırmacası daha zihnin. Haz ile kandırarak genelde sorumluluğunu alamayacağın işlere kalkıştırır. 'Ama çok iyi hissedeceğim bunu yaparsam.' Böyle der zihin. Hikâyeler yazar. Hazda denge yoktur Mina. Hızla bir çıkış ve sonrasında bir iniş vardır. Hizla o hazza çıkar, ama sonrasında mutlaka düşersin. Filme aittir. Ve genelde bir döngüye sokar seni. Sorumluluk almamaya dayalı olduğu için bir şekilde pişmanlık ve akabinde büyük bir açlık yaşanır çünkü. O pişmanlığı unutmak için oluşan açlığı yatıştırmak için tekrar haz peşine! Al sana zihnin haz-acı döngüsü. İçler acısı." "Ben Miguel'de böyle tongaya düşebilirdim işte." "Tabii ki, bak bu güzel örnek. Sana zihnin diyordu ki, 'Ama bir kere daha beraber olsan çok iyi hissedeceksin.' Bir an olsan evet, peki ya sonra? Tekrar düşüş. Üstelik bu düşüşte esasında yamaman gereken bir şeyi yapmış olduğundan pişmanlık da arttığı için çok daha yoğun kara duygular gelecek. Bundan kurtulmak için tekrar adamın peşine düşme. İşte böyle dibe vurmuyor mu sözüm ona aşk yüzünden insanlar? Ne alakası var aşk ile bunun?"
Sayfa 344Kitabı okudu
Panait Istrati’yi ilk okuduğu zaman, bir arkadaşı ‘Çok simple bir yazar’ demiş Selim’e. ‘Nasıl böyle konuşur Esat Ağabey,’ diyordu öfkeyle: ‘Panait Istrati Suç ve Ceza ’yı nasıl coşkunlukla okuduğunu öyle anlatıyor ki insan o kitabı okumuş gibi oluyor.’ Gözleri parladı: ‘Ya arkadaşlıktan söz etmesi? Mihail’le arkadaşlığı? ‘Simple’mış. Asıl onun okuduğu yazarlar ‘Simple’dir. Gösteriş budalası ne olacak?
Sayfa 207 - İletişim Sinan Yayınları İkinci Bölüm
Köşe kapmaca
Bi’ yazar şöyle diyordu; “hareket etmezsen acı üzerinde birikir” biriktirmek de hiç öyle insan harcı bir mesele değil!
Sen her kimsen genç yazar, diyordu dolmakalemden çıkan yayvan, cesur, koyu renk harfler, Monty Ferret bu kitabı sana verdiğine göre, meşalem kendi alevinle ateşi devam ettirmek ve bir gün başkasına devretmek üzere senindir.
Sayfa 360 - April YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
En iyi niyetle kalemlerden birinden tuhaf bir benzetme okuduğumu anımsıyorum. Gezegenimiz, iki katlı bir füzeye benziyor, diyordu yazar. Bir tanesi yerinden çıkıp yere düşüyor ve düşerken parçalanıyor; öteki yerinden kopuyor, el değmemiş ve yükü hafiflemiş bir biçimde uzaya fırlıyor.
Sayfa 153Kitabı okudu
—Bir yerde okumuşdum, yazar şöyle diyordu: "Bir idam mahkumuna ölümünden bir dakika önce eğer yüksek bir yerde, bir kayanın üzerinde iki ayağının sığacağı bir yer verseler ve deseler ki,böylece yaşamağa razımısın?" —diye sormuşlar. —Mahkum ne cevap vermiş? —"Evet, razıyım. Yeter ki, yaşayayım... Ömür boyunca binlerce yıl ayakda dursam bile yaşamağa razıyım".
Huzurun zemzem suyu diye gülümsedim. Huzur durgun bir göl, dinginlik ise akak bir nehir, nehir benim diyordu bir yazar. Yok, yok göl neme lazım, doğanın dinginliği dedim. Gözlerim güneşin ışınlarıyla tatlı bir oyun içindeydi. Güneşin kırık ışığı içime işlerken, sarı bir atmosferle kuşatılıyorum.
Diyordu ya hani yazar bir cümlesinde;" İnsan insanı ya tamamlayamadı ya da tam anlayamadı."
Reklam
Zülfü Livaneli
Ne diyordu usta yazar: "Dünyada iyi insan kötü insan diye bir şey yoktur. Herkes birbirini kendi egosunun çatlaklarından izler. Hayat bir yanlış anlamalar bütünüdür."
Karakarga Yayınları 59Kitabı okudu
Fredrich Nietzsche / İslâm Hakkında
"Eğer İslam, Hristiyanlığı küçük ve hakir görüyor idiyse, böyle görmekte bin kez haklıydı: Çünkü İslam, insanı yüceltir ama putlaştırmaz... Hristiyanlık, bizi, kadim dünyanın kültürünün mahsulünden mahrum bırakmıştı. Üstelik bununla da yetinmemiş, daha sonraları, bizi İslam kültürünün mahsulünden de mahrum etmişti. Aslında bize, Grek kültüründen de, Roma kültüründe de, esasta temel meseleler açısından daha yakın olan, bizim duygularımıza, zevklerimize ve seçimlerimize daha doğrudan hitap eden İspanya'daki o harikulâde İslam kültürü ve İslam kültürünün eşsiz birikimi ayaklar altına alınarak çiğnenmiş ve yok edilmişti. İyi de, neden? Nedeni şuydu: Çünkü İslam kültürü, asil bir kültürdü; çünkü İslam kültürü, kökenlerini, temellerini insan fıtratına borçluydu; çünkü İslam kültürü, İspanya'daki Müslüman hayatının nadir bulunan, nefis hazinelerinin üzerinde bile hayata evet diyordu!Daha sonraları, Haçlılar, estirdikleri o toz bulutunun ortasında, aslında önünde diz çökmeleri gereken, diz çökmekle daha iyi bir yapmış olacakları bir şeye karşı, asil bir kültüre karşı, bizim bugünkü 19. yüzyıl kültürümüzle mukayese edildiğinde, bizim çağdaş kültürümüzün, kendisini, İslam kültürünün yanında son derece "yoksul" ve oldukça "geç kalmış" bir kültür olarak görebileceği böylesine asil ve yüksek bir kültüre karşı savaş açmışlardı. Haçlılar, ganimet peşinde koşuşturuyorlardı, hiç şüphesiz ki. Çünkü Doğu,İslam dünyası, zengindi..."
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
Geçenlerde bir kadın, "Benim için şiir," diyordu, "be- yaz bir otomobildir."Biz, en küçük menfaatlerini bile korumaktan âciz zavallılar, nasıl onlarla bir oluruz. Biz, tanımadığımız o büyük sınıfın,o fakir sınıfın adamıyız.Ama tanımadığımız için de onlardan,onların hayatından bahsedemeyiz.Üstelik tehlikeli bir iş o.İnsana sol diyorlar, komünist diyorlar.İyisi mi,bir yazar hep suya sabuna dokunmayan yazılar yazmalı.Ben de öyle yapacağım.
Sayfa 20 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
Önsöz’den
Dostoyevski: “Belinski’yi birkaç yıl önce heyecanla okumuştum, ama bana ürkütücü ve sert gelmişti ve benim İnsancıklar’ımla alay edecek, diye düşünüyordum. Beni çok saygılı ve ağırbaşlı bir şekilde karşıladı, ama daha bir dakika bile geçmeden her şey bambaşka oldu… ateşli ateşli, alevli gözlerle konuşuyordu. ‘Siz kendiniz anlıyor musunuz?’ diyordu bana tekrar tekrar, alışkanlığı olduğu üzere bağırarak, ‘Ne yazmış olduğunuzu anlıyor musunuz!.. Bütün bu korkunç gerçeği, bizlere göstermiş olduğunuz bu gerçeği siz mi düşündünüz? Olamaz, sizin gibi 20 yaşında birinin bütün bunları anlamış olmasına imkan yok… Gerçeği keşfetmiş ve bir sanatçı olarak ilan etmişsiniz, size bir yetenek verilmiş, yeteneğinizin değerini bilin ve emin olun, siz büyük bir yazar olacaksınız!“
Sayfa 13 - Can Yayınları
817 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.