Nizamiyede bir kulübe kulübenin önünde bir nöbetçi er vardır
FERİŞTAH - (ses) Eşim olacak budaklı insandan izinsiz kaçmış yollara
düşmüştüm. Dikkat ederseniz eşim olacak diyorum çünkü hiçbir zaman olmadı...
Nizamiyeye geldiğimde bir mehmetçik nöbet tutuyordu. Kendisine sordum.
FERİŞTAH - Af edersiniz bir şey soracağım.
ASKER - Buyrun.
FERİŞTAH
"Ben iyiyim!" ve "Sorun yok... beni merak etmeyin!" diyorum her defasında. Ama gerçek şu ki bir sorun var ve iyi olmanın çok uzağındayım. Neden kimsenin hayatıma girmesine izin vermediğimi bilmiyorum. Neden yardım istemediğimi bilmiyorum.
Beni kötü yetiştirdiler. Annem de, babam da bana gerekli eğitimi vermediler. Yaşamak için demek istiyorum. Bana yaşamasını öğretmediler. Daha doğrusu, bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler. Ben de kolayca razı oldum bana öğretilen bu yanlışlara. İnsan, kendi bulurmuş doğru yolu. Ben bulamazdım.
Paravan yukanda derken sesim öyle kısıktı ki duyup duymadığından bile emin değildim.
Külotunu çıkar.
Demek ki duymuş.
Ya sana çoktan çıkardığımı söylersem?
Ben insanların arasındayım Bayan Fairchild. Bana işkence etme.
Asıl sen bana işkence ediyorsun diyerek öfkelendim
Tamam. Şimdi külottan tamamen kurtul.
Eteğimi kaldınp külotu
GÜN EĞRİ İLE DOĞRUYU AYIRMA GÜNÜDÜR
Dokuz yaşından beri halinize bakıyorum
Sürekli sizi aldatan değiştiriyorsunuz
O gün bugündür yürek meydanında tek başına zalimler ile savaşıyorum
Yendim o zalimliği diyorum yendim
Tarihin en büyük ulusu Türk ulusu adına yendim
Yürek meydanına çıkma sırası sende
Zalimliğe ve zulme hiç bir fırsat vermeden
Havanın yüzünde bir kırlangıç sürüsü
Ve yabanıl ak atlar doludizgin
Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki
Bu sabah yağmur yağacak
Bu sabah gün açacak
Bu sabah tekmil tornurcuklar patlayacak
Bahar patlayacak
Köpükler, bulutlar patlayacak
Özlemierin en güzeli, tozlu bir özlem
Topraktan yeni çıkarılmış
Üç bin yıllık yunan şarabı
Atların kara