Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Doğukan

Doğukan
@dogukanteber
27 okur puanı
Mart 2019 tarihinde katıldı
Upanişat "Tanrısın," diyor insana. Freud "İtsin," diyor. Hangisi haklı? Şairi dinleyelim: Gökten yücesin, topraktan bayağı. Yokluk zulmetiyle bağlıysan, toprak, İlahi nurun tecelligahı isen, arş. Feyz-i Hindi
Reklam
Hadis: "Kendini tanıyan, Rabbini tanır," diyor. En küçük sonsuzla en büyük sonsuz arasındaki esrarlı ayniyeti ifşa eden büyük söz.
Biz anlayabilir miyiz Gandi'yi? Hayır. Çünkü hayranı olduğumuz Batı anlamaz. Hıristiyan Avrupa hakikatte tek Tanrı tanır, Tanrı veya kahraman: Promete. Aşkın, imanın, sabrın zaferlerinden habersizdir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilikse her namuslu insan gericidir.
İzm'ler
İzm'ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri. İtibarları menşe'lerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı.
Reklam
Sen Bir Az Gelişmişsin
Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına: "Hayır delikanlı," diye fısıldadılar, "sen bir az-gelişmişsin." Ve Hıristiyan Batı'nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir "nişan-ı zişan" gibi gururla benimsedi aydınlarımız.
Nezleye yakalanır gibi ideolojilere yakalanıyoruz, ideolojilere ve kelimelere. Kalktığını iddia ettiğimiz kapitülasyonlar, ruh dünyamızda yaşıyor, hem de bütün habasetiyle.
Şiddeti yok eden şiddet, yalanların en alçakçası değilse vehimlerin en şairanesi. Her kavganın ezeli mazareti: Son kavga olmak.
Teknoloji, ulaşabildiğimiz bilgi miktarını arttırıyor ama aynı zamanda belleğimizin bu bilgileri muhafaza etme gücünü azaltıyor. Telefon numaralarını anımsamak, basit hesapları akıldan yapmak, kentin sokaklarında kaybolmadan dolaşmak gibi beynimizi çalıştıran işler artık bizim adımıza yapılıyor ve kullanılmayan tüm kaslar gibi beynimiz de gevşiyor. Buna karşı durmak için boş zamanlarımızda yalnızca eğlendirici ve dikkat dağıtıcı şeyler aramamalıyız. Bir oyun oynamak, bir müzik aleti çalmak, yabancı bir dili öğrenmek gibi hem zevk veren hem de bellek kapasitemizi genişletmeye ve beynimizin esnekliğini korumaya yönelik hobiler edinmeliyiz.
Ustalık, deha ya da yeteneğin bir işlevi değildir. Belirli bir bilgi alanına uygulanmış yoğun odaklanmanın ve zamanın bir işlevidir.
Reklam
İşimizi bitirmek için sonsuz zamanımız olduğu aklımızın üzerinde aldatıcı ve zayıflatıcı bir etki yaratır. Dikkatimiz ve düşüncelerimiz dağılır. Yoğunlaşmayınca beynimizin bir üst vitesi geçmesi zorlaşır. Bağlantılar ortaya çıkmaz. Bu nedenle ister gerçek isterse uyduruk olsun her zaman teslim tarihleriyle çalışmalısınız. ... Ölümün yakınlığını duyumsayınca ordu her zamankinden daha fazla savaşır.
Çoğunlukla ustalığın peşinde koşarken karşılaştığımız en büyük engel, çevremizdeki insanların direniş ve hileleriyle başa çıkarken yaşadığımız duygusal çöküntüdür. Eğer dikkat etmezsek, zihnimiz bitmek bilmeyen entrikalar ve çatışmalara gömülür.
Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı. Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarındaki toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi.
Fakat okuyucum! Biliyor musun ki, bunlar bedeni işte çalışan çıraklardan daha güç ve geri durumdadır? Düşün ki, zanaata giren bir çocuk, bir usta yanında ve onun daime gözü önünde çalışır. Öğrenmiş ve yetişmiş bir adamın nasıl çalışıp iş gördüğünü; el maharetiyle kol kuvvetinin zeka ve irade emrinde nasıl birleşip iş başardığını gözleri ile görür. İş çıkarmanın ve verimli çalışıp muvaffak olmanın zevkini tadar. Ustasından çalışmanın usulünü ve güçlüklerini yenmenin kolaylığını öğrenir. Hatta genç yaşının icabı olarak geçirdiği ruhi buhran anlarında ustayı daima yanı başında, manevi bir kuvvet ve destek olarak bulur. Fikri çalışma çırakları ise bu faydalardan ve böyle bir manevi destekten mahrumdur. Bunlar, zanaatta usta yerini tutması lazım gelen hocaları ile omuz omuza beraber çalışamazlar. Hocanın nasıl çalıştığını görmezler bile. Hoca ile yalnız yoklamalarda ve nihayet, imtihan masasında baş başa kalırlar. Ve o zaman ise hocaları sorduğu sorduğu şeylere cevap alamayınca onlara sadece "Çalışmamışsın!" yahut "Öğrenememişsin!" der ve geçer. Fakat nasıl çalışmak lazım geldiğini ve öğrenmenin usulünün ne olduğunu bu tecrübesiz çıraklar kendi kendilerine arayıp bulmaya mecburdurlar. Bulamazlarsa yanar giderler. Bu yüzden heder olan gençlerin sayısını Allah bilir.
İnsanın kıymeti ve kuvveti, bilgisinin genişliğinde olmaktan çok, benliğine sahip ve iradesine hakim olabilmesinde; iyi huylarında ve ruhi terbiyesindedir.
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.