Sait Faik’in bu kitabı 22 tane birbirinden çarpıcı hikayelerin olduğu sade bir dille yazılmış, halktan her an her yerde rastlayabileceğiniz yurdum insanlarının olduğu, dertlerine, hüzünlerine, tebessümlerine, umutsuzluklarına tanık oluyorsunuz. Kısacık öykülerinden koskoca anlamlar çıkan sürükleyici, muhteşem bir eser kitabın genelinde sebep, sonuç ilişkisi yok. Yazarın anlatım tarzı kendine has yorumları gerçekten insanın içine işliyor. Çok samimi ve içten.
Sait Faik çok yokluk çekmese ve çalışmasa da yokluğu çok güzel ifade etmiş. Kendisi zaten bir gözlem adamı, tahlil kalemi oldukça güçlü. Kendine özgü anlatımıyla olayları ve insanları çok iyi tahlil etmiş.
Kitapta beğendiğim öyküler; Mahalle Kahvesi, Plajdaki Ayna, Dört Zait, Bilmem Neden Böyle Yapıyorum?, Karanfiller ve Domates Suyu, Gramofon ve Yazı Makinesi, Bir İlkbahar Hikayesi, Ermeni Balıkçı ile Topal Martı öyküleri oldu.
Sait Faik Son Kuşlar isimli kitabında, şöyle bir cümle kullanmış; “Biz yaşadık, gördük. Ah be çocuklar en çok sizin için üzülüyorum, siz ne göreceksiniz.” Çok haklı değil mi? Doğalı, güzeli, saflığı, samimiyeti, sıcaklığı, derinliği onlar yaşamışlar. Biz ise sığ bir çağda yaşıyoruz maalesef.
Öykülerin içerisindeki o basit sıcacık hayatların kahramanların gözümüzün önüne getirdiği yaşam tarzı bir zamanların mütevazi Türkiye’sini hatırlatır gibi, o zamanlar gözünüzde canlanıyor. Karakterler betimlemeleri müthiş, mekan algısı fazla gelişmiş ve her şeyi duyumsayan, samimi bir anlatım. Bakmakla görmek arasındaki farkı farkedeceğiniz bir kitap…
Kitapla kalın, keyifli okumalar…