"Görüyor musun düzenbazı, ne isterse yaptırıveriyor insan!"
Büyük engizisyoncu I 3 söz
1. “İnsanlar âlemine gitmek istiyorsun ve eli boş gidiyorsun. Onlar basitlikleri ve doğuştan gelme savruklukları yüzünden bunu kavrayamayacak, hatta korkacaklar verdiğin sözden... Çünkü insanoğlunun, insan toplumunun ezelden beri, özgürlükten çok yadırgadığı şey olmamıştır! Şu çıplak, kızgın çöl taşlarını görüyor musun? Onları ekmek yap, insanlar
Reklam
Baya Ağır Olmuş
Ruhunu; dilediğin gibi kullanmaya hakkın olmayan ruhunu da vücudunla birlikte satıyorsun! Rasgele bir sarhoşun, aşkını kepaze etmesine göz yumuyorsun. Aşk! Aşk her şeydir; en kıymetli elmastan üstündür, bir kızın tek servetidir aşk! Bu aşk için ruhunu veren, ölümü göze alanlar vardır. Ya senin aşkının değeri ne? Tependen tırnağına kadar satılıksın, aşkını aramak gereksiz; bunsuz da her şey mümkün oluyor. Bir genç kız için bundan ağır hakaret olamaz, anlıyor musun? İşittiğime göre, patronlar sizin gibi budalaların gönlü hoş olsun diye birer dost bulmanıza izin verirlermiş. Bu da saçma, düzenbazlığın ta kendisi; sizinle alay ediyorlar, siz de inanıyorsunuz. Ne yani, dostun seni seviyor mu dersin? Hiç zannetmem. Seni her an elinden alabileceklerini bile bile nasıl sever! Midesiz herifler bunlar. Sana karşı zerre saygısı var mı? Aranızda ne çeşit yakınlık olabilir? Herif seninle alay ediyor, üstelik soyuyor; aşkı bundan ibaret!
İnsan geçmişin daha iyi olmadığını biliyor ama o an o kadar bunalmış oluyor ki, geçmiş daha güzelmiş, daha huzurluymuş gibi geliyor ona; sanki o an peşini bırakmayan karamsar düşünceler bir zamanlar hiç yokmuş, sanki bilinci şimdi olduğu gibi gece gündüz rahat vermeden içini kemirmiyormuş. Kendi kendine rüyalarının nereye gittiğini sorar. Sonra başını sallayıp yılların ne çabuk geçip gittiğinden yakınır. Arkasından başka sorular gelir; 'bunca yıl ne yaptın? En güzel zamanlarını nereye gömdün? Yaşadın mı yaşamadın mı? Bak, ' der kendine, 'dünya nasıl da soğuyor. Birkaç yıl daha gelip geçecek ve sonra kasvetli bir yalnızlık hüküm sürmeye başlayacak. Koltuk değneklerine yaslanmış titreyen bir yaşlılıkla yüzleşeceksin önce; sonra da sefalet ve perişanlıkla. Şatafatlı dünyan yıkılacak, hayallerin solacak; ölecek ve ağaçlardan düşen sarı yapraklar gibi savrulup gideceksin. '
Bazen gözlerimi kapayıp, herkes inanıyor ama bu inanç nasıl doğdu, diye düşünüyorum. Bazıları, inancın güya korkunç birtakım doğa gösterilerinin verdiği ürküntüden doğduğunu, aslında inanacak birşey olmadığını ileri sürüyor. Kendi kendime düşünüyorum: Ömrüm boyunca inanarak yaşadım, ya ölünce hiçbir şey bulamazsam; bir yazarın dediği gibi, "Sadece mezarımda dulavratotları biterse..."
Her şeyi görüyor, her şeyi hissediyor, hep acı çekiyordum; bütün bunlar gözlerimin önünde oluyordu!
Sayfa 51 - Can KlasikKitabı okudu
1.000 öğeden 541 ile 550 arasındakiler gösteriliyor.