Öncelikle, bu kitap hakkında yazmak bana düşmez ama, karınca kaderince... Zaten sanat eserlerinin en belirgin özelliği sonsuz yorumlana bilme kabiliyetidir.
Eserde tek kişinin değil, insanlarin hepsinin az ya da çok yeraltısının olduğunu, asıl önemli olan samimi olarak bunu kimin ne kadar itiraf edebilmesidir. Bu yeraltı, 19 yüzyıl insanının dışlanmışlığı, cemiyete kendini ispat edemeden kabuğuna çekilmesini ve daha sonra boşvermişlikle ispat etmenin dahi yararsız olduğu kanaatına gelmesidir.
Özgür irade - eserde en çok sorgulanan şeydir. İnsan özgür iradesinin hakını vererek özgürce gayesine ulaşa biliyor mu ? Benim düşünceme göre, yetişkin normal insan hiçbir zaman özgür iradesini kullanmıyor. Bunu engelleyen şey akıldır. Aklın işleyişinde de objektif ve subjektif etkiler daima etkisini göstermiştir.
Hem gayeye ulaşmak isterken aslında her şeyi yaparken, aslında gayeyi elde etmekten korkar. O halde insan ikilemde kalacaktır: Özgür olmak ve gayeye ulaşmak için elinden geleni yapacaktır, fakat tam özgür olduğu anda tekrar vesayet altına girmeyi, elde ettiği gayeyi gaye olmaktan çok, bir başka gayeye ulaşmada vasıta görecektir.
Tüm eseri 2 çümle ile yazar şöyle anlatıyor; "Bütün bu yazdıklarımın tatsız bir etki yaratacağından da eminim, zira hepimiz yaşamla bağını az ya da çok kaybetmiş, kör topal idare eden insanlarız. Hatta yaşamdan öylesine kopuğuz ki, gerçek "canlı hayat" bize adeta bir iş, bir ödev gibi görünüyor, onu kitaptan öğrenmeyi yeğliyoruz."