dün gece ansızın kapı çalındı. "kim bu münasebetsiz acaba?" dedim kendi kendime. gittim açtım, gelen bendim, evet bendim. "vayy" dedim "arkadaş bir insan bu adar mı kimsesiz olur, bu kadar mı yalnız olur!? şu gece yarısı ne bileyim bir dost, bir arkadaş beklerken gele gele şu tipini ziktiim geldi" dedim. "ağzını topla" dedi. "şurada misafir olarak evine gelmişim, bir hoş geldin diyeceğine, içeri buyur edeceğine hayvan gibi karşılıyorsun beni." zoraki içeri buyur ettim. geldi, sanki babasının eviymiş gibi kuruldu. varlığıyla nasıl rahatsız etti beni anlatamam, bir insan bir insana bu kadar mı batar? bu kadar mı huzursuz eder be. ''neyse şu gazeteyle biraz ilgileniyim, hiç muhattap olmayayım, biraz oturur sıkılır gider'' dedim. gazeteyi okumaya başladım. bir müddet sonra ''e bi çay yap da içelim'' dedi. ''evde çay kalmadı'' dedim. ''kahve yap o zaman'' dedi. ''kahve de yok'' dedim. ''bana bak var da yok mu diyorsun sen yoksa, yapmayacağın şey değildir bilirim'' dedi. ''yok abi, valla yok'' dedim. ''ulan boş yere yemin etme şerefsiz'' dedi.
işte o an tepem attı. ''var ulan'' dedim. ''evde kahve de var çay da var ve vermiyorum. hem sen s.ktirip gitsene evimden! ben zaten dünyada kimden kaçtıysam geldi g.tüme yapıştı.'' dedim. boynunu büktü.