Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
90 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
On yedi gün boyunca uyumayan bir kadının öyküsünü taşımış satırlarına Murakami. Bir gece, gördüğü karabasan ile ansızın uyanan uykusundan; ve çığlığı içine kaçmış bir halde uykuya gereksinim duymayan bir kadının öyküsü. Sayfalar aralandıkça o bildik, unutuşlarla dolmuş boşluk çekiveriyor içine okuyucuyu. Ardından kahramanla birlikte hatırlamaya koyuluyor yavaş yavaş. Dün-bugün arasındaki çizgiyi her titreme ve kasılma ile şefaflaştırırken, gelecek belirsizleşiveriyor ve günlük hayatın tüm önemsiz ayrıntıları/ eğilimleri ile önemsiz hâle geliveriyor. Kapağı kapatırken kendinden başlayarak tüm evreni kitap sayfalarının hatıralarında canlandırmaya konuluyor kişi. Neler olduğunu bilemeyeceğimiz bir son ile birlikte birdenbire tüm öykü bizi uykusundan uyandırmak için peyda olmuş o karabasan görevine bürünüyor.
Uyku
UykuHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20153,101 okunma
Katılımcılar ve Yorumlar: #5801199 Kurallar: #5782014 (BUTUNLESTIRILMIS HIKAYE) Islak, nemli ve soğuk bir akşamdı. Herkesin akşam yemeği için evlerine girip sıkıca kapısını kilitlediği Medine Sokak’taki lambalar yeni yeni ışıldamaya başlamıştı. Evlerden sokağa taşan çocuk çığlıkları
Reklam
Gregor Samsa bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” Daha ilk cümlesiyle bile kitabın sonunu merak ettiren bir konu… Sayfalar ilerledikçe Gregor’un hayatına bir böcek olarak devam etmeye çalışmasına ve ailesinin, yakın çevresinin bu durum karşısındaki bocalamalarına tanık oluruz.
Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın… Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya… Kapıları sırlara açılan bir kent… Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar… Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı… Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu… Ölümün yok edemediği bir sevda… Yıllara
KORKUNUN KRALLIĞI Geceleri bir ıslık Penceremin altında birileri Beni çağırıyorlar (Yoksa yanılıyor muyum) Koşup bakıyorum kimseler yok Sarayburnu’nda sis düdükleri
Bir Yudum Kitap
İnsan işte, bazı vakit özlüyor. Kimi zaman bir başka insanı kimi zaman kışı kimi zaman baharı... Yıldız Ertan, "O güzel mevsimleri nasıl da özlüyorum. Âşık Veysel gibi gidiyorum gündüz gece." diyor ve ekliyor: "Kör oldum üstelik, göremiyorum." Dileğimiz odur ki, henüz görüyorken kavuşun özlediklerinize. Yıldız Ertan -
Reklam
V’eda Gerçekliğin içinde veya hayalimde bile değilken neredeyim ben? Ne aradığıma dair herhangi bir fikrim yok. Belki de böylesi iyidir derken o kadar uzaklara düşüyorum ki kendimi labirentin en başında buluyorum. İşte öylesine uzak yaşadığım duruma, öylesine uzak şeylere karşı bir ilgi uyanıyor içimde. Dikkatlice sokulup kulak kabartıyorum. Koyu
Memleketten notlar(gelişi güzel karalamalar)
Bir süredir memleketteyim Dün akşam üzeri ata ocağını ziyarete gittim Akşam karanlığında sokakta oynayan çocuklar gördüm imrendim, acıdım Farkında değillerdi içinde bulundukları anın, ellerinde bulunan hazinenin. Çocukluk yıllarım geldi aklıma Sonrada büyük şehirlerde büyüyen çocuklar. Çocukluğumu sokakta oyun oynayarak geçirmiş olmam nedeniyle onlara kıyasla şanslıyım fakat o an sokakta oynayan çocuklarla kıyasladım kendimi kıskandım bir burukluk sardı içimi ansızın. Döndüm bir onlara bir kendime birde sokağa baktım, görünüş itibariyle köhne eski bir sokaktı evler tek yada iki katlıydı şimdilerde dilimize sonradan giren tabiriyle gece kondu mahallesi. Gözümüzde büyüttüğümüz kazanımlar karşısında kaybettiklerimizi kıyaslamaya başladım. Apartmanda yaşamak uğruna insanlığı dört duvara hapsetmiş, hiç suçu günahı yok iken çocuklarıda peşimizden sürüklemiş, Sokaklarda doyasıya oynama çocukluğu dibine kadar yaşama haklarını ellerinden almış böylelikle insanlığı beton duvarlar ardına hapsetmiş yavaş yavaş öldürmeye başlamıştık....
Oblomov'un Olga'ya yazdığı o güzel mektupla günaydınlar insan arkadaşlarım.
"Bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım. Bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk. Ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o
Oblomov'dan Olga'ya mektup
Bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım. Bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk. Ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o kadar
Reklam
dün gece ansızın kapı çalındı. "kim bu münasebetsiz acaba?" dedim kendi kendime. gittim açtım, gelen bendim, evet bendim. "vayy" dedim "arkadaş bir insan bu adar mı kimsesiz olur, bu kadar mı yalnız olur!? şu gece yarısı ne bileyim bir dost, bir arkadaş beklerken gele gele şu tipini ziktiim geldi" dedim. "ağzını topla" dedi. "şurada misafir olarak evine gelmişim, bir hoş geldin diyeceğine, içeri buyur edeceğine hayvan gibi karşılıyorsun beni." zoraki içeri buyur ettim. geldi, sanki babasının eviymiş gibi kuruldu. varlığıyla nasıl rahatsız etti beni anlatamam, bir insan bir insana bu kadar mı batar? bu kadar mı huzursuz eder be. ''neyse şu gazeteyle biraz ilgileniyim, hiç muhattap olmayayım, biraz oturur sıkılır gider'' dedim. gazeteyi okumaya başladım. bir müddet sonra ''e bi çay yap da içelim'' dedi. ''evde çay kalmadı'' dedim. ''kahve yap o zaman'' dedi. ''kahve de yok'' dedim. ''bana bak var da yok mu diyorsun sen yoksa, yapmayacağın şey değildir bilirim'' dedi. ''yok abi, valla yok'' dedim. ''ulan boş yere yemin etme şerefsiz'' dedi. işte o an tepem attı. ''var ulan'' dedim. ''evde kahve de var çay da var ve vermiyorum. hem sen s.ktirip gitsene evimden! ben zaten dünyada kimden kaçtıysam geldi g.tüme yapıştı.'' dedim. boynunu büktü.
355 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.