Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ruhumuzun ele avuca sığmayan akışını gözlemek, onun karanlık derinliklerine kadar inmek, türlü hallerindeki bunca incelikleri ayırt edip yazmak zannedildiğinden çok daha zahmetli bir iştir. Sonra bir taraftan bu işin o kadar başka, o kadar garip bir zevki de var ki insanı dünya işlerinden, hem de en değerli dünya işlerinden çekip alıyor."
" Dünya çok garip bir yerdi .. Ve zaman her şeyi yönetiyordu... "
Sayfa 508 - Indigo yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Beren ile Luthien öyküsü
“Size Tinuviel’in öyküsünü anlatacağım,” dedi Yolgezer, “kısaca, çünkü bu sonu bilinmeyen uzun bir öyküdür ve artık Elrond’dan başka bu öyküyü eskiden anlatıldığı gibi, doğru dürüst hatırlayan kimse kalmadı. Bütün Orta Dünya öyküleri gibi güzel ama acık bir öyküdür, yine de içinizi açabilir.” Bir süre sessiz kaldı; sonra konuşmaya değil, yavaş
SIÇRAYAN MİDİLLİ HANINDA
1-Bree, boş arazilerin ortasında kalmış bir ada gibi küçük bir meskûn bölge olan Bree Eli'nin en önemli köyüydü. Bree'nin yanında, tepenin diğer tarafında Staddle, biraz doğu tarafında derin bir vadide Koyak, Tokay Ormanı'nın kenarında da Baştokay vardı. Bree Tepesi'nin ve köylerin etrafında tarlalar ve işlenmiş ağaçlıklardan
Shire'da pek nadiren rastlanan elfler artık akşamlan ormanlardan batıya doğru giderken görülmekteydiler, hep batıya doğru, dönüşsüz bir gidiş; ama onlar Orta Dünya'yı terk ediyorlardı, artık buraların sorunları hakkında söyleyecek bir sözleri yoktu. Fakat yolda alışılmadık sayıda cüce de vardı. Kadim Doğu Batı Yolu, Gri Limanlara
Önsöz - Hobbit
1- O günler, yani Orta Dünya'nın Üçüncü Çağı artık çoktan geride kaldı, kıtaların şekilleri değişti; ama hobbitlerin yaşamış oldukları bölgeler hiç kuşku yok ki hâlâ bulundukları yerlerdir: Eski Dünya'nın kuzey batısı, Deniz'in doğusu. Bilbo'nun yaşadığı dönemde, hobbitlerin asıl yurtlarına dair bilgiler tamamen unutulup gitmişti. Öğrenme sevgisi (şecerelerine ait bilgiler hariç) aralarında yaygın olmaktan çok uzaktı; ama yine de eski aileler arasında kendi kitaplarını inceleyen, hatta elflerden, cücelerden ve insanlardan eski zamanlar ve uzak diyarlarla ilgili malumat toplayan birkaç kişi çıkmıştır. Kendi kayıtlan Shire'a yerleşmelerinden sonra başlamıştı; en eski efsaneleri de Gezginlik Günleri'nden pek geriye uzanmaz. Yine de bu efsanelerden, garip sözcükleri ve âdetlerinden, diğer birçok değişik halk gibi hobbitlerin de uzak geçmişte batıya doğru geldiği açıktır, ilk öyküleri, Anduin'in yukarı vadilerinde, Koca Yeşilorman'ın saçaklarının altı ile Dumanlı Dağlar arasında oturdukları bir zamandan dem vurur adeta. Daha sonra dağlardan zorlu ve tehlikeli bir geçiş yaparak Eriador'a neden gelmişlerdir, artık bilinmez. Kendi öyküleri, ülkede insanların çoğaldığından, gelip ormanı karartan ve adını dönüştüren bir gölgeden söz eder.
Reklam
Okurlar bu rivayetler arasında, akla,bu rivayetlerin mümkün olmadığını,uydurma masallar olduğu düşüncesini getirecek tuhaf,acayip hadiselerle karşılaşacaklardır. Dünyanın doğusundan batısına uzanan,ulemayı bir dalgadan diğerine sürükleyen uçsuz bucaksız dünya halleri,bu dünyanın üzerindeki sayısız insan yüzlerce yılı kapsayan ilim tarihimiz göz önünde tutulduğu takdirde bu tuhaf olayların olabilme imkânının çok da uzak olmayacağı anlaşılacaktır. İnsan bazen,alışageldiği kendi dar dünyasını ve kısa ömrünü ölçü alarak bu garip olayların mümkün olabileceği fikrini reddedebilir. İlginç olmasına rağmen bu hadiselerin çokluğu insana garip gelebilir. Fakat bu düşüncenin sebebi,okurun kitap j içerisinde,bu hallerle bir defada ve aynı anda karşılaşmasından kaynaklı olabilir. İnsan,alışageldiği şeylerin dışında gerçekleşen bu garip hadiselerin uzun zaman sürecinde,miktarını ancak Allah'ın bileceği adette meydana geldiğini düşündüğünde bu olayları daha kabul edilebilir bulacak ve şüphesi zâil olacaktır. İnkârının tıpkı deniz kıyısında dururken denize dalan ve sağına soluna kulaç attıktan sonra alışageldiği balık ve bildiği deniz hayvanlarını görünce hikayelerdeki tuhaf deniz yaratıklarını inkâr eden kişinin inkârına benzediğini fark edecektir. Bu acayip deniz mahlûkatını inkâr eden kişi idrak etmez mi bu mahlûkat sadece denizin bir kesitinde,aynı anda bulunmaz. Ancak denizin gözlerden çok uzak,bilinmeyen kısımlarında bulunur. Ardından acayip olayların kendisine bir defada olmuş gibi anlatıldığını hatırlayınca inkârının yersiz olduğunu,anlatılanların hakikat olabileceğine kani olur.
Hitler gerçekten intihar etti mi?
Temmuz 1945’te savaşın galipleri Potsdam’da toplandılar. Stalin, Churchill’e Hitler’i sordu. Churchill öldüğünü ve cesedinin onlarda (Ruslarda) olduğunu söyledi. Bunun üzerine Stalin çok garip bir açıklama yaptı: “Bizde Adolf Hitler’in cesedi yok. Şu anda elimizdeki istihbarata göre İspanya’da veya Arjantin’de saklanıyor olmalı.” Yirmi yıl sonra 1965’te tüm dünya Hitler’i öldü bilirken, Potsdam Konferansı’nın 20. yılı münasebetiyle Sovyetler bir açıklama yayımladılar. Açıklama ünlü Der Spiegel dergisinde yer aldı. Bu açıklamaya göre 30 Nisan 1945’te ölen şahıs Adolf Hitler değil, ona aynı yumurta ikizi kadar benzeyen dublörü Gustav Weler’di.
Sayfa 158 - ALFA Yayınları | 18. Basım 2014Kitabı okudu
" Allah der ki, kimi benden çok seversen onu senden alırım. Ve ekler: onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım. Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar. Dostun düşmana dönüşür. Düşman kalkar dost olur. Öyle garip bir dünya! Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin. Şaşma dersin şaşarsın. En garibi de budur ya, öldüm der durur, yine de yaşarsın. "
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.