"Bakışım şeyleri sarar ve onlara kendi etini giydirir. ... Nasıl olu­yor da bakışım şeyleri sararken onları benden gizlemiyor; nasıl olu­yor da şeyleri örterken onların örtüsünü açıyor?". Merleau-Ponty bakışın şeylerle ilişkisini anlatırken bu ilişkinin bir çakışma ilişkisi olduğunu, daha doğrusu, ilişkinin bizatihi bir çakışma olduğunu söyler. Görülür bir şey ile o şeyin rengi arasında her ikisinin de destekçisi olan, her ikisini de besleyen ancak şeyin kendisi olmayan bir doku vardır, şeyin etidir bu. Bakış göreni görünüre eklemektedir. Bir sayfanın tersi ve yüzü gibidir beden ve görünür dünya; görünür­lüğün ise, bu birbirine eklenmiş, birbirine katılmış iki sayfanın ara­sında yeraldığı düşünülmelidir. Her parçasıyla dünyaya bağlı beden şeyleri biçimlendirdiğine ve şeyler de bedeni biçimlendirdiğine göre, görünürlük ne biçim alan bedenin, ne de biçim alan şeylerin kendile­rinindir. Görünürlük, onların biçim alışlarının çakışmasıdır aslında.
Hiç şüphesiz, isimler keyfî ressamlardır; bize insanların ve ülkelerin o kadar kendilerine benzemeyen taslaklarını çizerler ki, çoğu kez karşımızda hayal edilmiş dünya yerine görünür dünyayı bulduğumuzda donar kalırız.
Reklam
"Ana tanrıça inancının gösterdiği esneklik muhteşemdir," diyor günümüzün bir "tanrısal sırlar" araştırıcısı*1, herhangi bir anlamda dinsel olan ne varsa, kesinlikle kendi yurdunu bulmuştur onda, dini orjilerden sanata ve güzellik arayışına, ##### sırlarından astrolojiye ve Beytlehem yıldızına kadar. Ana tanrıça dünyanın ruhu,
Sayfa 110Kitabı okudu
Cumhuriyetin kurucusu Atatürk. "Ölülerden yardım istemek, uygar bir toplum için ayıptır. Var olan tarikatların amacı kendilerine bağlı olan kimseleri dünyevî ve manevî yaşamda mutluluğa eriştirmekten başka ne olabilir? Bugün bilimin, tekniğin, bütün kapsamıyla uygarlığın alevi karşısında filân veya falan şeyhin yol göstermesiyle maddî ve manevî mutluluk arayacak kadar ilkel insanların Türkiye topluluğunda varlığını asla kabul etmiyorum. Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki,Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz.En doğru ve en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır." ....................... ”Tekkeler kesinlikle kapanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, her kolda doğru yolu gösterecek güce sahiptir. Hiçbirimiz tekkelerin uyarmasına muhtaç değiliz. Biz uygarlıktan, bilim ve teknikten kuvvet alıyoruz ve ona göre yürüyoruz; başka bir şey tanımayız. Doğru yoldan sapmışların amacı, halkı kendinden geçmiş ve abdal yapmaktır. Halbuki halkımız, abdal ve kendinden geçmiş olmamaya karar vermiştir. Bunlar basit bir iş görünür; fakat önemi vardır. Biz dünya ailesi içinde uygarız. Her görüş noktasından uygarlığın gereklerini uygulayacağız.”
Sayfa 102Kitabı okudu
Hiç bir şeye güvenilemeyeceği kanısındayım. Eğer siz güveniyorsanız şüphe yok ki yanılmaktasınız, çünkü hiç bir şey güvenilmeye değmez. İnsan inandığı her şeyde bir kuşku payı bırakmalı ve kuşkuya karşın hareket etmek gücünde olmalı.
Durumundan hiç de yakınmamaları gereken pek çok kimseler, ötekilerde benden fazlası var, diye tasalanırlar.
Reklam
1.000 öğeden 341 ile 350 arasındakiler gösteriliyor.