#okudumbitti
Anlamak, bilmek, görmek, algılamak ve fark etmek için kelimelere ihtiyaç duyuyorsanız, bu kitabı okumayın! Çünkü bu kitap bildiğimiz iletişim dilinin ötesinde, bu kitap kelimelerin bildiğiniz tüm anlamlarından azade. Başta da dediğim gibi kelimelerse sizi anlama götüren, bu kitapta bunu bulamazsınız. Kelimeler üzerinden anlam yoluna giden tüm yollar tıkalı bu kitapta. Bu kitabı okurken tüm algılarınızı açmalı sadece duyularınızla yapmalısınız yolculuğunuzu.
Hissetiklerimi tarif edebilmem, hissettirdiklerini ise tanımlayabilmem zor, çok zor. Tüm duyularımla, tüm duygularımla hissettiğim bir hikayeydi okuduğum. Beni çaresiz bıraktı.
Tüm dünyadan soyutlanmış bir ev, çam ormanlarının ötesinde, büyük bir ev. Bu evde yaşayan despot bir baba ve dünyadan, diğer insanlardan ve insana dair geri kalan her şeyden soyutlanarak yaşayan iki evlat. Babalarının ani ölümüyle bu evde, dünyada, kainatta yapayalnız kalan iki kardeş. Anlatıcımız da bu kardeşlerden biri. Onlar her şeyden öyle soyutlamışlar öyle soyutlanmışlar ki anlatıcımızın geliştirdiği dil bile kendiliğinden, bizim bildiğimiz dillere benzemiyor. Zaten okuduğum bu kitap da diğer hiçbir kitaba benzemiyor.
Farklıydı, sarsıcıydı, ezber bozan bir romandı. Karanlıkta el yordamıyla yönünü bulmaya çalışmak gibiydi; kırmadan, kırılmadan düşmeden, dökülmeden... Tavsiye ederim, tabi sadece cesareti olanlara
#mütemadiyenokur