Böylesine yetkin, dopdolu bir metni incelemeden geçmeyeceğim tabi ki. Kitaba dair fazla tadını kaçırmadan, minik değinerek bir inceleme yazacağım.
Öncelikle kitap aslında rüya ile gerçek arasında geçiyor diyebiliriz. Tıpkı rüyalarda olduğu gibi zaman ve mekanlar o kadar belirsiz veriliyor ki (son hikaye buna istisna) kitaba dair bir şeyi hayal etmek çok zor oluyor, haliyle anlamayı da güç kılıyor.
Bilindiği gibi Tanpınar, "zaman", "bilinç ve bilinç altı" kavramları ile yakından ilgilidir. Bu kitapta da bunu kusmuş adeta. Metinler yoğun bir zihnin eseri ve okurken sizi afallatıyor, benim okumayı en sevdiğim türden bir kitap oluyor aslında.
Ayrıca kitap bastırılmış hislerden izler taşıyor. Bilinç altına değinip bundan kaçınmak zaten olanaksız, dolayısıyla kitabı bu yönden de incelemek gerek. Bunu ben yapmayacağım.
Öykülerin her birinin kendi açısından farklı bir perspektife odaklandığı ancak anlatımda benzer olduğunu da belirtmeliyim. Her hikaye kendi içinde bir roman diyebilirim. İlk ve son hikayeler ayrıca üst düzey anlatıma sahipler, bunu da atlamak istemem. Barındırdıkları detaylar, verilen mesajlar, bilinç altından gelen o hisler çok güzel şekilde işlenmişti.
Bu cümle, "Bu kadar çirkin ve galiz bir dünya, ancak bozulmuş bir düşüncede idrak edilebilirdi." bu kitaba dair her şeyin anahtarı.
Şimdiden iyi okumalar.
Merhaba sevgili kitap dostlarım nasılsınız? Bugün sizlere aşırı keyif aldığım kahkahalar eşliğinde okuduğum
Birsen Tankaya Dinç kaleminden Bir Acayip Cenaze Töreni kitabı ile geldim. Bu eğlenceli eseri herkese tavsiye ederim.
#kitabınkonusu
İki farklı cenaze iki farklı sınıf insanlar. Cenazeye gelenlerden bir taraf siyahlar içinde çelenklerle gelirken,
Pratik felsefeyi tahsil etmenin faydasının; insani nefsin teorik felsefe sayesinde doğru inançlar ve gerçeğe uygun ilimlerle süslendikten ve batıl inançlar, basit ve birleşik bilgisizliklerden arındıktan sonra pratik felsefeyi de tahsil edip onun sayesinde iyi işler ve güzel huyların ayrıntılarını öğrenmek, kötü işleri, çirkin huyları bilmek, ilmin gerektirdiği şekilde davranmak, her yerde ilim ve amelde yetkin olacak mahiyet çehresini güzel huylarla süslemek, varlık boynunu kötü huylar gerdanlığından kurtarmak, dünya hayatında yetkinlik ve erdemlerle donanmak, geçim işlerini en iyi şekilde düzenlemek, ahiret yurdunda şanı yüce olan Hakk'a yakın olabilmek, yüce topluluğun kutsallar zümresine girip "güçlü hükümdarın yanında doğruluk makamında" bol sevap ve yüksek mutluluklara sahip olmak ve "hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın aklına gelmeyen" yüce mertebelere ulaşmak olduğu bilinmelidir.
Belki dünya, efendi, ağrı, leke deyince hemen şiir beliriveriyordur orada. Dünya Ağrısı, Dünya Lekesi, "Dünyanın derdi bitmez böyle arkadaş!" Yalan Dünya, "Adaletin bu mu dünya?" dünya bu, "Derdim dünyadan büyük".
...dünya geniş, büyük derler ama bak, oturacak bir yer bulamazsın, oturursun da hiç biri senin olmaz, oturduğun yerin adamı, dahası o halin insanı olmazsın. Bak Sadullah Efendi, dünya geniş falan değildir, burası dar, sıkışık bir yerdir. Görüntülere aldanma, çizgilere bak, ışığın izlediği yola bak, küçücük bir şey göreceksin. Orası dünyanın umursadığı yerdir. Dünya ordan görünür, sezilir, bilinir. Bunların dışındaki olma Sadullah Efendi, kalan var ya o kalan büyük insan kütlesi, başka yerler falan, onlar dünyaya ait değildir.