Yorgun olduğunuz bir anda karşınızdaki insanın bakış açısını anlamaya çalışmak yerine onu eleştirmek ve suçlu bulmak daha kolay. Çoğu zaman hataları bulmak, övgüye değer bir şeyler bulmaktan daha kolaydır.
Kimse orada olmayan bir dostun aleyhinde söylemez; kimse sana ‘’ Hele bir kapıdan çık, seni de çekiştiririz!” der gibi bakmaz. Sevmediğin, saymadığın kimselerle aynı masada yemeğe gitmezsin. Dostların gözlerinde yalnız sevgi görürsün. Şakalarında kötülük yoktur… Her şey saf ve temizdir. Düşünceleri neyse sözleri de odur.
İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
Başkalarının zengin, hareketli hayatını kıskanıyor; kendi hayatının yolunu ağır bir kaya parçasıyla tıkanmış, daracık, zavallı bir keçiyolu gibi görünüyordu.