aynalıçeşme'de kıstırınca kendi kendimi
yalnızlığımdan ayıklayıp ölüme çeyrek kala
elma gibi soyarak yorgun çirkinliğimi
anladım gökyüzü olmak istediğimi
bütün gözlerimle ben çoğala çoğala
Sayfa 36 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
aynalıçeşme'de kıstırınca kendi kendimi
yalnızlığımdan ayıklayıp ölüme çeyrek kala
elma gibi soyarak yorgun çirkinliğimi
anladım gökyüzü olmak istediğimi
bütün gözlerimle ben çoğala çoğala.
rivayet o dur ki !
uyku ve kuyu arasındaymış ömür masalı
ne üç elma düşmüş gökten
ne de can verilmiş balçığa
o ıssız korularda dilsiz bir söylencedir
Yusuf’tur biraz
biraz kuyu ve zindan
ve şakırdayan zincirlerin sesi
tırmalarken kulağını kölelerin
yağız atların yelelerinde akan çocukluğumdur
ve babam köylüdür çokça
çok esmer, çok
aynalıçeşme'de kıstırınca kendi kendimi
yalnızlığımdan ayıklayıp ölüme çeyrek kala
elma gibi soyarak yorgun çirkinliğimi
anladım gökyüzü olmak istediğimi
bütün gözlerimle ben çoğala çoğala
Mizaç tiplerini bir elma ağacı tohumu, sümbül çiçeği tohumu ya da Çınar ağacı tohumu gibi düşünürsek her bir insan da doğduğu zaman yeşermek ve büyümek üzere kendi Mizaç tipi ile dünyaya gelir. Bir elma ağacı Elbette ki sadece elma meyvesi verir ancak ağacın meyve verecek kadar büyüyüp büyümeyeceğini, vereceği meyve miktarı ve kalitesi yetiştiği toprakla ihtiyacı olan miktarda su, güneş vb ihtiyaçlarını dozunda alması ile ilgilidir .
Çınar da bir ağaçtır ancak ikisi de ağaçtır diyerek onlara aynı bakımı veremeyiz. Çünkü ihtiyaçları oldukça farklıdır .
Peki ya sümbül çiçeği oysa bunlardan tamamen farklıdır. Onun da ağaçlar gibi toprak ,su ,uygun bir iklim vb. ihtiyaçları vardır ancak ne bakımı ne de sonuçta elde edeceğim bir şey aynıdır.
Elma elma verir ,Sümbül çiçek açar, Çınar ise size gölgelik sağlar..
Aynalıçeşme'de kıstırınca kendi kendimi
Yalnızlığımdan ayıklayıp ölüme çeyrek kala
Elma gibi soyarak yorgun çirkinliğimi
Anladım gökyüzü olmak istediğimi
Bütün gözlerimle ben çoğala çoğala
aynalıçeşme'de kıstırınca kendi kendimi yalnızlığımdan ayıklayıp ölüme çeyrek kala
elma gibi soyarak yorgun çirkinliğimi
anladım gökyüzü olmak istediğimi
bütün gözlerimle ben çoğala çoğala
....
Kentsel bir icat: Öğle yemeği
Öğle yemeği günün ikinci yemeği olarak bilinir, ancak üç öğün arasında bir zamanlar atıştırmalığa dayanan kökenlerinden günümüzdeki konumuna son yükselen öğle yemeği oldu. 1755’te bile Samuel Johnson öğle yemeğini “eline alabileceğin kadar yemek” yenen bir saat olarak tanımlıyordu.
Mutfak tarihçisi ve 2012’de
aynalıçeşme'de kıstırınca kendi kendimi
yalnızlığımdan ayıklayıp ölüme çeyrek kala
elma gibi soyarak yorgun çirkinliğimi
anladım gökyüzü olmak istediğimi
bütün gözlerimle ben çoğala çoğala
Bir gün geleceğim ve bir haber getireceğim
Damarlara ışık vereceğim
Ve sesleneceğim: Ey sepetleri uykuyla dolu!
Elma getirdim, güneşin kızıl elmasını.
Geleceğim Ve yasemen çiçeği uzatacağım dilenciye.
Cüzamlı güzel kadına bir küpe daha bağışlayacağım.
"Ama"dan soracağım: Bahçe nasıl görünüyor!
Seyyar satıcı olup sokakları dolaşarak