"Mumu söndür, düşüncelerimin rengini görmeye ihtiyacım yok."
Fransızların sanayi devrimi öncesi, madencilikle başlayıp "İnsan Hakları" arayışlarını anlatan efsane bir kitap...
Romanı okurken, yaşanan sefalet, açlık, haksızlıklar ve acılardan dolayı hem öfkeleniyor hem de üzülüyorsunuz. Kitapta ahlakın bozulması hem
Kitap başlarda durağan geçiyor ancak sonrasında gelişen olaylar nedeniyle elden bırakılamayacak bir hal alıyor. Paris ve La Havre demiryolu hattında gerçekleşen bir cinayetle olay örgüsü şekilleniyor. İnsanların öldürme isteği, bastırılmış duygular nedeniyle ortaya çıkan o arzular detaylı bir şekilde işlenmiş. Aşk, kıskançlık, hırs duygularıyla şekillenerek işlenen cinayetler sonucu insanların nasıl hayvanlaşabildiği, bastırılan kötü duyguların ilkelliğin nasıl ortaya çıkabildiği sade bir dille anlatılıyor. Ayrıca kitapta endüstrileşmeden ve bundan kaynaklı sonuçlara da değiniliyor. Bu kitapta beni özellikle adalet kavramı yordu. Her devirde olan ve olmaya devam edecek adalet gerçekten var mı muallaklığı insanın sorgulaması gereken bir durum.
Hayvanlaşan İnsanEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20182,817 okunma
DOĞAYI YEMEYE GELDİK!!
MÜSAADE BİZİM, KENARA!!!
Uyanır uyanmaz pencereyi açıp derin bir nefes alsan ya da çıplak ayak az biraz yürüsen, gün doğmadan denizin aydınlanmamış maviliğinde kendini unutsan, yaşamındaki gereksiz ne varsa çıkarsan ( evindeki gereksiz eşyaları bir düşünsene) kaçık gibi bakacaklar sana. Uçmuş bu diyecekler, normal değil.
Yorgunluk, anıların çöplüğünü karıştırıyor ve mutluluk kırıntılarını çıkarıyordu. Gerisi bunalım ve pişmanlıktı. Geçen her dakika fosil haline gelmiş bir zamandan koparılıyordu sanki.