Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Emir Ağa?” diye fısıldadı Hasan. “Ne?” “Cumhuriyet ne demek?” Omuz silktim. “Bilmiyorum.” Baba’nın radyosunda , cumhuriyet sözcüğünü yineleyip duruyorlardı. “Emir Ağa?” “Evet?” “Cumhuriyet demek , babamla ben gitmek zorundayız mı demek?”
emir'in ilk öyküsü: sihirli bir kase bulan ve gözyaşlarını bu kasenin içine akıttığı zaman yaşların inci tanelerine dönüştüğü gören bir adamın hikayesiydi. ama yoksulluğuna karşın mutlu biri olan bu adam çok ender ağlamaktadır. bunun üzerine, gözyaşları sayesinde zengin olabilme umuduyla, ağlamak için kendini zorlamaya, her yolu denemeye başlar. inciler yığıldıkça, hırsı bilenir. öykü, bir inci tepesinin üzerinde elinde bıçak, kucağında da biricik karısının doğranmış bedeniyle oturan adamın, hıçkırarak ağlamasıyla bitiyordu. E- Söylesene, Hasan," dedim. Gülümsedim, ama içimdeki güvensiz yazar ansızın telaşlanmıştı; duymak isteyip istemediğimden emin değildi. H- "Şey" dedi, "neden adam karısını öldürdü? Daha doğrusu, gözyaşı dökmek için illa da üzülmesi mi gerekiyordu? Soğan koklasa olmaz mıydı?" E- Donup kalmıştım. Bu kadar basit bir şeyi neden akıl edememiştim? Dudaklarım kıpırdadı, ama hiç ses çıkmadı. Aynı gece, hem yazmanın temel hedeflerinden birini, ironiyi öğrenmiştim, hem de en büyük tuzaklardan birini: tutarsızlık. Üstelik Hasan'dan. Yaşamı boyunca tek bir sözcüğü bile okuyamamış, yazamamış Hasan'dan..
Reklam
Emir ve Hasan.Kalbimde derin bir iz bıraktınız.
‘’Senin bu kadar mutlu olmana, ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler.’’
1944 ilkbaharında Büyük Doğu'yu ilk defa olarak Vekiller Heyeti kararıyla kapadılar. Biraz evvel de, Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek mimarlık şubesindeki hocalığımdan, Hasan Ali Yücel'in emriyle atılmıştım. Sebep henüz rengini tam belli etmek imkânı bile bulamayan Büyük Doğu'nun bir iki hadis meali neşretmiş olması. Kısa bir müddet evvel de, zamanın Başvekili (Şükrü saraçoğlu) tarafından hergün bir fıkra yazdığım gazeteye çifte aylı bir emir gelmişti 《- Allah ve ahlaktan bahsetmek yasaktır!》 Büyük Doğu'da çikan hadis meâli şöyleydi: 《-Allah'a itaat etmeyene itaat edilmez.》 O zaman Ankara'da gördüğüm Hasan Ali , bana ne demiş olsa beğenirsiniz: 《-Bu hadisi neşretmek, bize itaat edilmez demektir.》 İdrakim donmuştu...
Sayfa 223Kitabı okudu
Gazneli hükümdar , Ebü'l-Hasan'a manevi emaneti kendisinden devraldığı söylenen Bâyezid-i Bistâmî hazretlerini sorar. Ebü'l-Hasan el Harakânî hazretleri şöyle buyurur : " Bâyezid öyle kâmil bir veli idi ki onu görenler hidayete kavuşurdu. Allah Teala'nın razı olduğu amellere koşan kimselerden olurdu."
Reklam
Harakânî hazretlerinin feyiz ve duasından istifade eden Gazneli Mahmud kuşağından bir kese altın çıkararak büyük Veli'nin önüne koyar. Bunun üzerine Ebü'l-Hasan (k.s) arpa unundan yapılmış bir somun ekmeği ikram olarak hükümdara sunar. Ekmekten bir lokma alan Gazneli Mahmud lokmayı yutamaz. Sultan için su getirilmesini isteyen Şeyh Harakânî şöyle buyurur : " Siz bir lokma ekmeği yutamadınız. İster misiniz, şu bir kese altın da bizim boğazımızda dursun ? Bizde dünya malına rağbet yoktur. Şu altınları önümden alınız.
Âl-i Imrân Sûresi / 110.Ayet 110. (Ey Muhammed ümmeti! Dininiz sayesinde) siz, insanların iyiliği için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. (Çünkü) iyiliği emreder, kötülüğe engel olur ve Allah’a (hakkıyla) inanırsınız. Eğer Ehl-i Kitab (yahudi ve hıristiyanlar) da (sizin gibi) iman etmiş olsalardı, elbette onlar için hayırlı olurdu. (Gerçi) onlardan bir kısmı iman etmişlerdir. (Fakat) onların pek çoğu (dinden) sapmış kimselerdir.1 Hayırlı bir ümmet olma özelliğine sahip olabilmek için âyet-i kerîmede buyurulduğu üzere, Allah’ın emir ve yasaklarını O’nun bildirdiği şekilde bilmek, hayat ve hareket tarzını onlara uygun hâle getirmek ve gücü nisbetinde bunun yaptırımı için seferber olmak gerekir. Peygamberimiz, “Kim bir kötülüğü görürse eliyle, buna gücü yetmezse diliyle engel olsun. Buna da gücü yetmezse, (onu yapana) kalbiyle buğzetsin; bu da imanın en zayıfıdır.” buyurmuştur.
819 öğeden 531 ile 540 arasındakiler gösteriliyor.