KEŞKE BU YAZIYI HERKES OKUSA
14 haziran 1926da Gazi Mustafa Kemal'e izmirde düzenlenmesi planlanan suikastin ortaya çıkması sonrası ruşen eşref ünaydının 20 haziran 1926 tarihli milliyet gazetesinde yayınlanan yazısı ----- Sana Nasıl Kıyacaklardı? -
Kanuni Sultan Süleyman, eşi olmayan kudretiyle devletinin hudutlarını alabildiğine genişlettiği zaman, belki de başının hafifçe ağrıdığı ve bu yüzden hayattan aldığı bütün keyfi birdenbire kaybettiği gün eline kalemini alıp divanının bir kenarına, "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" diye yazıvermiş. İşte biteviye saadet peşinde koşan, hiçbir şeyden memnun olmayan, önüne ne koyarlarsa layık olduğuna erişemediğini zanneden ve bilhassa incir çekirdeğini doldurmaz üzüntülerle bu tatlı dünyayı kendilerine zehir eden insanlar o büyük devlet adamının ulaştığı gerçeğe bir göz atmak zahmetinde bulunsalar saadetlerinin derecesini fark ederek toparlanabilirler. Gezip tozmanın, koşup atlamanın değil, bir merdiven basamağını aşmanın bile bin kere şükretmeye değer bir hadise olduğunu biraz erken kavramamız gerekiyor.
Reklam
80 yaşında bir kadına, "Kadınlar aşkı düşünmekten ne vakit vazgeçerler?" diye sormuşlar. "Daha o yaşa gelmedim, gelince söylerim." diye cevap vermiş.
Vücudunuzun yaşını bir tarafa bırakın da siz kafanızın, gönlünüzün kaç yaşında olduğuna bakın. Gönül ihtiyarladı, yaşamaktan zevk almamaya başladı mı, vücut ne kadar genç olursa olsun çöker gider.
Hayatta en karanlık saat bile 60 dakikadan fazla sürmez. Her şey geçer, her şey gider. Nehir alabildiğine akıp giderken bu gidişe dayanamayan taşları da beraber götürür. Ama dayanabilenleri de yerinden sökemez; taşın üzerinden aşmaya veya yolunu çevirmeye mecbur kalır.
Tecrübelerle dolu bir ömür yaşamış olan insanlar, gençliğin acemi hareketlerini gördükçe onlara "Gençliğinizin kıymetini biliniz." diye nasihat etmekten hoşlanırlar. Ama kaç genç bu sözün kıymetini kavrayabilir? Halbuki hayat ilerledikten sonra insanların duydukları birçok pişmanlık gençlikte kaybettikleri, bile bile savurdukları imkânlar yüzünden doğmaktadır. "O zamanlar niçin daha çok okumadım? Niçin daha çok çalışmadım? Önümde açılan yükselme yoluna neden sapmadım da zevki çabucak kaybolan bir eğlencenin peşinde zamanlarımı harcadım?" diye dizlerini döven insanlara hayatta çok rastlanıyor. Bu insanların neden bu derece üzüldüklerini gençler anlamasalar bile feleğin çemberinden geçmiş olan yaşlılar çok iyi anlarlar. Çünkü bu yalan dünyada insanlara reva görülen en hazin işkence, geçmiş olan zamanın bir daha geri gelmesine imkân bırakılmamış olmasıdır.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.