Eyyûb Sultan
Hilafet sarayında her türlü adam görmüştüm ama, gözünü budaktan sözünü dudaktan esirgemeyen birini ilk defa görüyordum.
Sayfa 159
Kudüs Fethi’nden sonra ilk hutbe
Çok sayıda din adamı, bu unutulmaz günde hutbeyi okuma şerefine erebilmek için birbiriyle yarışır. Sonunda Sultan Selahaddin minbere çıkmak üzere, Ebû Saîd el-Herevî’nin halefi olan Şam Kadısı Muhiddin ibnu’z Zekî’yi seçer. Değerli bir siyah kaftan giymiş kadının sesi berrak ve güçlüdür ama hafif bir titreme heyecanını ele vermektedir: “İslâm’ı bu zaferle ödüllendiren ve bu şehri bir asırlık kaybın ardından Hakk yoluna döndüren Allah’ıma hamd olsun! Yeniden fethi gerçekleştirmek için O’nun seçtiği orduya şân olsun! Ve Yâ Selahaddin Yûsuf bin Eyyûb! Sen ki bu ümmete aşağılanmış şerefini iâde ettin, sana da selâm olsun!”
Sayfa 185Kitabı okudu
Reklam
Kız Kulesi
"İslâmın denizden güneşe yükselen sütunu gibi Denizden yükselmiş bir Eyyûb Sultan gecesi mumu gibi Geceyi gündüze dönüştüren ruh oyunu gibi"
Sayfa 666Kitabı okudu
Kapı ki bir mezar kenti gibi Toprak testilerde su satılan bir Eyyûb Sultan gibi
Eyüp sultan türbesi
İstanbul Gayrı- Islam'ının bir kulağımda çan sesi var ise diğer kulağında ezan sesi mevcuttur. Yani bazı cüzi farklarla aynı ülkenin insanlarıyız, ne bir eksik ne bir fazla. Dolayısıyla mübarek Veli Hazretleri Eyyûb'in türbesi cümle alemin, yani Allah'a birliğine inananların vazgeçilmez ziyaretgahıdır.
Sayfa 36 - Karadağ YayınlarıKitabı okudu
Mihmandâr-ı Resulillah, Ebâ Eyyûb-i Ensârî (r.a)
İstanbul'u alan Fatih'in şehirdeki ilk eseri yalnız o türbeyi yaptırnak olmadı. Türbeyle beraber orada cami, medrese ve imaret de yapıldı. Böylece mukaddes Eyüp semti bir kutsiyet sitesi haline gelmişti. Merkezde manevi bir sultan oturuyordu. Padişahlar o sultanın huzurunda kılıç kuşanıyordu. Her fani onun etrafında baki olmak aşkı ile yanıyordu. Ve Eyüp Sultan, bir hâle gibi çevriliyor çevriliyordu.
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
YÜZ BİN PEYGAMBER
Hor bakma sen toprağa; toprakta neler yatur. Kani bunca evliya, yüz bin peygamber yatur. Cennette buğday yiyen, gaflet gömleğin giyen, Hem dünyaya meyleden, Âdem Peygamber yatur. Arkasıyla kum çeken, göz yaşiyle yoğuran, Kâbe'ye temel kuran, Halil Peygamber yatur. Vücudunu kurt yiyen, kurt yedikçe şükreden, Belâlara sabreden, Eyyûb
Sayfa 93 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Fatih Sultan Mehmet 'Ya ben İstanbul'u alırım, ya da İstanbul beni.' deyip yola çıkıyordu ya, işte o hikâyenin geçtiği zamanlarda, şehir surlarının önünde kuşatma uzadıkça uzamış, fetih bir türlü nasip olmuyormuş. Padişahın canı pek sıkkınmış... 24 Mayıs akşamı, karargâhlarını kurdukları Edimekapısı önlerinde hocası Akşemseddin ile sohbete başlamışlar. Ta sabaha kadar... Delikanlı sultan bir ara, 'Hocam/ demiş, 'şu Haliç civarında bir yerde Ebû Eyyûb elEnsarî'nin kabri olduğu söyleniyor, keşke neresi olduğunu bilebilsek de üzerine bir kubbe inşa etsek!' Meğer o günlerde Akşemseddin hazretlerinin gözüne geceleri bir nur görünür, göklerden tepenin yamacında, Haliç'in yakınında bir yere akar
79 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.