O diyarda insanlar, ruh ikizi diye bir hülyayı aramak için harcadıkları zamanı, kendilerini tamamlamak için yaşasalardı, diğer yarıları şu ana dek çoktan bulmuş olurdu onları. Ben de herkes gibi yıllarca ruh eşimi aradım, sonunda eşsiz bir ruhum olduğunu farkettim...
Şimdi de yeni bir konu. «Biliyor musun, niye hiç bir zaman bir yazar olamadım ?» Bu konuyu düşünmüş olmasına şaşarak «Hayır» diye cevap verdim. «Çünkü, aşağı yukarı hemen, söyleyecek hiç bir sözüm ol, madığını farkettim. Kısacası, hiç yaşamamıştım. Hiç tehlike atlatmamış, hiç bir şey kazanmamıştım.
Reklam
Ama her şeye rağmen, bir şeyi farkettim Sancho: Onun güzelliğini bana iyi tasvir edemedin. Yanlış hatırlamı­yorsam, gözleri inci gibi demiştin; halbuki inciye benzeyen göz, bir hanımdan çok, dülgerbalığına yakışır. Bana sorarsan, Dulcinea'nın gözleri, yeşil zümrütten, badem gözler, kaşları iki gökkuşağı; o incileri sen gözlerinden al, dişlerine koy; sen herhalde yanıldın, dişlerini göz sandın Sancho.
Sayfa 509 - II. Kısım, On Birinci Bölüm, Yiğit Don Quijote'nin başına gelen, tuhaf Ölüm Meclisi arabası serüvenine dairKitabı okudu
Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış!
“Ölmek istemiştim. Hayır, ölmek istediğim doğru değil. Sadece artık olmamak istemiştim. Hani sihirbazların kutularına girip, sonra kapak açıldığında artık orada olmayan kızlar gibi. Ama böyle kılçıksız bir kurtuluş mümkün değildi. Bir kere doğduktan, doğmuş bulunduktan sonra, hayatta olmamanın ille de ölmek anlamına geleceğini, sanırım ilk o zaman farkettim. Başa dönmek, hiçe dönmek ancak hayal olabilirdi. Bir ölü, hiç doğmamış biriyle aynı şey değildi.”
"Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir Gittikçe artıyor yanlızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.."
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.