Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Farkettim
Sağ gözüme buz torbası tutarken, neyse ki kıskançlık sona eriyor, diye geçiriyorum içimden. Sevgi ise bitmiyor; en azından benim için. Günün birinde sevmiş olduğum herkesi hâlâ seviyorum ve ister benim isterse onların sadakatsizliklerinin ardından yaşanan ayrılıklara rağmen onları, her şey yanıp kül olmadan önceki o saf ve temiz halleriyle görmekten alıkoyamıyorum kendimi. Aptalca bir kahramanlıkla sahip çıkıyorum tüm aşklarıma ve yaralarıma. Aksi, kendimi de inkar etmek olurdu zira. Bunun herkes için geçerli olmadığını biliyorum; utanç örtüsü kalın ve sağlamdır ve pek çok kişi nefretini ve pişmanlıklarını birer nişan, havaya kaldırılan bir kılıç misali, sevgilerini taşıdığı kadar gururla ve azimle taşır.
Sayfa 163 - Bu da Geçecek, Milena Busquets/ Domingo Yayınları/ 2. Basım, Ekim 2015Kitabı okudu
Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Reklam
KURANTUM ATEİZMİN ÖZGÜRLÜĞÜ
Bugün ateist olmanın aslında çok özel bir durum olduğunu farkettim... 14 milimetre uzunluğundaki bir embriyonun kalp atışlarını dinlediğim sırada. Dinlemekten de öte. Görüntülü olarak İzlediğim sırada. 1.4 santimlik bir şey, kalbe denk gelen yeri, evet sol göğüs kısmı büyüyüp küçülüyor. Ne inanılmaz bir görüntü. 14 milimetre boyundayken kalbi atabilen bir neslin, büyüdüğünde Tanrı'ya inanmıyor olması, ancak Tanrı'nın hikmetiyle açıklanabilir bir durum. Ateistlik, Ateist Yobazlık ancak Tanrı'nın isteğiyle gerçekleşebilecek bir durum. Bu O'nun, sevgi gösterilerinden hiç de haz almayan, kendisine yönelecek sevgileri sınırlamaktan çekinmeyen bir merci olmasıyla ilgili. Rahman olmak, sımsıcak olmak ama gerektiği yerde de sululuk istemediğini hissettirenlerden olmak. Tanrıtanımaz kardeşlerimize geçici de olsa, uzak dur mesajı verilmiş. Ve bu durum, ancak yeni bir izinle kalabilecek bir safha. İzin gelmedi mi kalkmıyor perde... #Kur'antum #Kuran-î Devrim #levhi mahfuz #buRak özDemiR
Ama birden farkettim ki ne ben ne de bir başkası hiçbir yere ait değildi. Aidiyet bir kandırmacaydı küçük çocuklara anlatılan. Hiçbir yerde hiç kimse beklemiyordu kimseyi.
Neden "güzel ve yüce şeyler" üzerine anlayışım .derinleştikçe daha çok batağa saplanıyor ve boğulacak gibi oluyordum? Üstelik bu, rastlantı değil, kaçınılmaz bir hal olarak meydana gelmeye başlamıştı bende. Bu durum bir rahatsızlık, bir dengesizlik değil, sanki benim olağan halim gibiydi. Sonradan, bu hale karşı koyma isteğimin olmadığını farkettim. Artık yaratılışımın bir parçası olduğuna inanmak üzereydim. (Belki de çoktan inanmıştım.)
Bir gün bir dostum bana: 'Bir ölüye göre fazla nefes alıyorsun demişti'. Başta yadırgamış, ama sonradan ona hak vermiştim. Yaşamaya büyük bir yeteneğim olduğunu düşünüyorum. Yani nasıl yaşanması gerektiğini çok iyi biliyorum. İyi hayat nasıl geçirilir, çok iyi biliyorum. Ama ilgimi çekmiyor. Yani yaşamaya büyük bir yeteneğim var ama ilgimi çekmiyor. Durmayacak kadar yorgun ama ölemeyecek kadar hayattayım. Neden böyleyim? Ve neye dönüşeceğim? Sürekli, kendime bundan sonra ne yapacağımı soruyorum. Hep aynı soruyu. Yüz kez. Bin kez. Kendimi defalarca buluyor, defalarca kaybediyorum. Aynaya bakıp kendimi tanıyamamak, kendi anılarımı sanki başkası yaşamış gibi anlatmak, hiçbir şeyde kayda değer bir varoluş nedeni bulamamak o kadar korkunç ki. Ve bir şey farkettim. Hiç kimseye hiçbir şeyi tam olarak anlatamayacağımı keşfettim. Çünkü benim için ölüm kalım meselesi olan, diğerinin gözünde toz kadardı. Varlığıma nedensizlikten dolayı delirdim ben. Hiçbir varolma nedenini kendime yakıştıramadığımdan. Gerçekten de bu insanlarla aynı çağda yaşayamıyordum. Sorarlarsa 'Ne iş yaptın bu dünyada?' diye rahatca verebilirim yanıtını: Yalnız kaldım. Kalabildim. Altı milyar arasında doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçebildim aralarından.
Reklam
Bilmek, farketmek değil elbet...
İnsan, etrafında haykıran gerçekleri inceleyip özelliklerine nüfuz ettikten sonra tanır. Ben de öyle yaptım. Önce din, inanç, ibadet kavramlarını herkes gibi yüzeysel bir şekilde bilip, tanıyordum. Fakat nasıl ki bakmak görmek değilse, ben de bildiğimi sanmıştım sadece. Sonra aradaki farkı farkettim. Hayretler içinde kaldım o vakit. Bilmek, olmak değilmiş meğer. Olmak yaşamakmış.
Otuz Beş Yaş Şiiri
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Sözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl
- İyi günler... Ben geçen gün dua etmiştim de... Kabul olmuş mudur? - Ne bileyim nooldu ki? - Yav, Allahım annemi, babamı, suavi dayımı korusun demiştim... Fuat dayım olucaktı... Evde farkettim... - Bişiy olmaz...
Sayfa 51 - Mürekkep Basın Yayın 25. BaskıKitabı okudu
Şairin dediği gibi, geldim yolun yarısına. O zaman günüm kutlu olsun.
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Sayfa 226Kitabı okudu
Reklam
Otuz Beş Yaş Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Otuz Beş Yaş
Yaş otuz beş! Yolun yarısı Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hâtırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış...
"Zamanla, iyi şeylerin, ancak onları fazlasıyla istemek­ten vazgeçtiğimde olduğunu, gerçekleştiğini farkettim. Bu doğruysa, tersi de doğru demekti: Yani bir şeyi çok fazla iste­mek, onun olmasını engelleyecekti."
Sayfa 63 - Can YayınlarıKitabı okudu
1.433 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.