Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Peyami Safa'dan okuduğum ikinci roman oldu. İlk okuduğum kitabı ise Fatih Harbiye'ydi. Devamı da gelir diye umuyorum.
•Konusu :
Kitabın konusu aslında şu cümleyle özetleniyor, "Peyami Safa bu romanında, insan ruhuyla bedeni arasındaki ilişkiyi anlatır."
Ana karakterimiz daha genç yaşında kemik hastalığına yakalanmış. Bacağıyla ilgili bir problemi var. Kitapta karakterimizin duygularına, düşüncelerine, mücadelesine; hasta haliyle aşık olduğu kızla ilişkisine eşlik ediyoruz. Ayrıca Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, türk edebiyatında yer alan ilk psikolojik eserlerdenmiş. Bir de Peyami Safa'nın hayatını anlatan otobiyografik roman olarakta geçmekte.
•Yorumum
Eski Türk Klasiklerini sevdiğim için bu kitabı seveceğime dair inancım vardı, sevdim de. Gerçekten "psikolojik" açıdan her duyguyu, düşünceyi o kadar güzel ele almış ki Peyami Safa. Her an daha fazla anlamaya çalışmaktan, empati yapmaktan alıkoyamadım kendimi. Ayrıca kitapta şöyle bir detay var ki, ana karakterin adı yazmıyor. Bu da karakterle daha çok bütünleşmemizi sağlıyordu bence.
Kitap çokça "Hasta olmayan birinin anlayamacağı"ndan bahsediliyordu, hatta bununla ilgili bir sürü alıntı vardı. Kitabın isminde de "koğuş" geçince sanki hastalıkla birlikte bir hapsedilmişlik, aynı zamanda ise mücadele vardı.
Kitapta uzuun uzuun betimlemeler vardı ama okurken zorlanacağınızı sanmıyorum. Peyami Safa okumaya başlamak için de güzel bir tercih olabilir.