''Herakleitos düşüncesinde varlıkların Varlığı, birlikte yayılan olarak görünür. Fakat Varlığın bu aydınlanması unutulmuş olarak kaldı.
Fakat Sokrates sonrası düşünürler Varlık sorusunu, ikinci planda ele aldılar. Bu yüzden, felsefenin konusu olan ''Varlık nedir.?'' sorusu yerini ''varolan nesneler ve objeler nedir.?'' sorusuna bırakmıştır. Sonuçta Platon'la başlayan idealar dünyasının görünüşler dünyasından ayrımı, Varlık ile nesneler arasındaki ayırıma yol açmıştır. Bu ayırım, felsefenin başlıca konusu olan varlıkbiliminin (ontolojinin) değer yitirmesine neden oldu. Heidegger'e göre, felsefenin amacı temel ontolojidir. Bundan dolayı, temel ontoloji geleneksel metafiziği ve felsefeyi yıkıp ''Varlık'ın anlamı nedir.?'' sorusunu cevaplandırabilecek tek inceleme ve araştırma yeridir. Çünkü felsefe tarihi, Heidegger'e göre ''Varlık'' sorusuna geleneksel ve metafiziksel bir yaklaşımla yanlış açıklama ve yorumlama getirmiştir. Böylece, felsefe tarihi yerini geleneksel (Aristotales) metafiziğe bırakıp, ''Varlık'' nesnelerden, ''varoluş'' ise ''öz''den ayrıldı. Bu farklılaşma sonucu bu kavramlar açık niteliği olmayan varsayımların etkisinde kaldı. Heidegger'e göre, özün varoluş üzerindeki öncelliği yüzünden varoluşun mutlak ve öncel olarak Varlık-olma anlamı kayboldu ve unutuldu. Böylece, ''Varlık'', felsefe tarihi içinde Bir, Logos, İdea, Ousia, Töz, Cogito, Algılama, Monad, Nesne, Ben, Ruh, İstenç ve Güç vs. gibi çeşitli anlamlarda yorumlandı.''