"Fikirlerimiz kağıt üzerinde hızla ilerler; ama uygulamaya gelince herkes aynı hızı yakalayamaz. Fakat hedef, olgun insan olma yolunda yürümektir ve o noktaya ulaşacağımızdan hiç emin olamasak da yürümekten vazgeçmemeliyiz."
#alıntı #Fenelon'un "Genç Kızların Terbiyesi'
Nicolle, bu amacı olmadan ordan oraya uçan çalışanları " vızıldayan zihinler" olarak tanımlıyor. Fénelon'un teşbihini hatırlayacak olursak, bu kişiler "rüzgârlı bir yerde yakılmış mum seti gibi"dirler.
işte size çok sık karşılaşılan bir tembellik örneği. bu kişi nadiren boş durur. Gün boyunca birkaç makale, jeolojiyle ilgili bir yazıyı okur. Birkaç gazeteye göz atar, bazı ders notlarına bakar, kompozisyonuna göz gezdirir, birkaç satır da tercüme yapar. Bir saniye bile boş kalmamıştır. Değişik alanlara el atması ve çalışkanlığı arkadaşları tarafından hayranlıkla karşılanır. Ama biz kendisini tembel olarak nitelendiririz. Psikolojik açıdan bu gencin, çeşitlilik içeren çalışmaları spontane dikkatinin zengin oluduğu anlamına gelebilir ancak iradi dikkatten çok uzaktır. Bu farklı alanlara ilişkin sözde çalışma, irade zayıflığından başka bir şey değildir. bu öğrenci bize, çok sık karşılaşılan dağınık tür olarak adlandırdığımız bir tembellik örneği sunar. Bu zihin dağınıklığı eğlenceli bir durum gibi olsa da sadece bir gezintiden ibarettir. Nicola bu durumu şuraya, buraya amaçsızca konan sineğe benzetiyor. Fenelon ise muhteşem bir benzetmeyle şöyle ifade ediyor; "Rüzgarlı odada yanan mum."
“Tüm savaşlar iç savaştır, çünkü tüm insanlar kardeştir.” demiş François Fénelon. Ne güzel sözmüş, anlayana. Tarih boyunca onca kıyım…Beyin mi bizi ayıran diğer canlılardan? Doğru kullanamadıktan sonra bu da küçük bir ayrıntı ne de olsa.
.
Hep okuduk geçmişte ya da yakın geçmişte yaşanan bin türlü savaş istismarını. Bu kitapta farklı bir şekilde
Polis ehliyetimi uzun uzun irdeledikten sonra, bana baktı. Yeniden ehliyete, yeniden bana kısa birer dikiz attı. Sonunda da: -Sanatçı Ferhan Şensoy'la bir akrabalığınız var mı? muhteşem salak sorusunu patlattı. Bayılırım böyle zekâ ürünü sorulara. Ne yanıt verseniz olur yani. Ortada bir soru yok ki, olup biten bir soru işareti ziyanlığı! Sayın polis bana, kendi kendimle bir akrabalığım olup olmadığını soruyor... Evetevet, tamamen onu soruyor...Hayır memur bey, bir akrabalığım yok, kendisiyim.
-Çok benziyorsun ama!
-Valla elimizden geleni yapıyoruz memur bey! -Fakat o biraz daha şişman!
-Kim? Fenelon mu?
-Varsayalım İsmail var ya!
-Var mı?
diyorum, birden gülmesi suratında donuyor polisin. Öyle ya lan, Varsayalım İsmail diye biri var mı? Var olsa, niçin ismi Varsayalım İsmail?