Ahmed Arif ,Diyarbakır lı şair.Cumhuriyet Çocuğu.1923 doğumlu.
Hasretinden Prangalar Eskittim kitabı tek kitabı idi hayattayken onun.1968 de yayınlanmıştır bu kitap.Şiirlerinde doğuyu, Çukurova yı, serbest bir stil, samimi bir anlatım, yer yer yöresel bir ağız görürsünüz.Asıl adı Ahmet Hamdi Önal dır.Arif baba adıdır.Arapça, Zazaca, Kürtçe,Türkçe yi iyi bilir.Komunist önder
13 yaşından beri kağıt topluyorum Ankara'da. Niğdeliyim. İlk okula başladığım yıl geldik Ankara'ya. Orta okulu bitirebildim yalnızca; hep taktir alarak geçtim sınıfları. Liseye yazdırmadı babam; sokağa saldı beni çalışıp da işe yaramam için. O gün bugündür sokaklardayım; çizgili, çizgisiz, kareli, beyaz ve rengarenk kağıtlar, kartonlar topluyorum.
“Ve ben şairim/Namus işçisiyim yani/Yürek işçisi” diye tanımlayan Ahmed Arif’in şiirleri dağlardan, hapishanelerden, demir kapılardan çıkıp gelmiştir. Aşkla, sevgiyle, hasretle, zalimlere olan öfkesiyle demlenen yüreğinden çektiği mısralarla yazdığı şiirleri okuyan onun dünyasında kendini bulur.
Solcuların dilinden düşürmediği şiiri ‘Dağlarına
Efsane ses, efsane adam.. ve de efsane bir kalem... Hepimizin severek dinlediği ve dinlemeye devam ettiği büyük usta Cem Karaca’nın Gazal’ı beni mest etti.. Ve çok uzun olmasa da içimde uyandırdığı hisleri yazmak istiyorum, istiyorum ki bu yalın diline rağmen kendine hayli çeken kitabı herkes okusun.
“CANIM BENİM,
BİDANEM İLKİM’İM
BEN ÇOK YAKINDA ÖLECEĞİM, BUNU HİSSETMEK DEĞİL, BİLİYORUM. VE ADINA LÖSEMİ DİYECEKLER ..
HOŞ KAL, HOŞ YAŞA VE BENİ, SANA RAĞMEN, UNUT- YA DA UNUTMA. AMA SANA SON İKİ LAFIM ŞUDUR;
1/HAYAT HER ŞEYE RAĞMEN GÜZELDİR
2/SENİ BU DÜNYADA ÇOK SEVDİM”
12/13.06.2001
İlkim Karaca’ya yazılmış bir ithaf, ve böyle niceleri.. Fikret Kızılok için, Barış Manço için, Kemal Sunal için bile şiirleri bulunuyor. Annesi ve eşi için yazılan duygu dolu mektuplar...
Hiçbir şeyin arka yüzünü tam olarak göremiyoruz, hissedilen duygular milyon tane zaten esasında.. Bu şiirler de öyle okuduğum zaman ne kadar beni yansıttığını düşünsem de şu an bile tam olarak içimde uyandırdığı duyguları dile getiremiyorum.
Ama biliyorum orkidelerimin arasından bakan gözlerin bana; “ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni...” diyor, biliyorum.
hizliresim.com/ByKm7qyoutu.be/YP7ghF9pwys
Nasıl böyle yetenekli olabilmişsin, nasıl böyle şahane eserler vermişsin, kıskanıyorum ve de biliyorum yazdıklarının tırnağı bile olamayacağımızı. Bunca duyguyla kıskançlıkla şimdi açıyorum bir şarkını daha. İyi ki yaşadın, yazdın, çizdin bize kıymetli bir servet bıraktın bütün devleşmiş eserlerinle iyi ki yaşadın Cem Karaca.
“1979'da Şahları da Vururlar'ı yazdım. Piyasadan sıkılmıştım. Söyleyecek yeni bir sözüm vardı. Kendi tiyatromu kurmak istiyordum. Haldun beyi (Haldun Taner) aradım, yeni bir oyun yazdığımı, onunda okumasını çok istediğimi söyledim. Kabul etti Haldun Bey, randevu verdi. O gün ustayla buluşmak için Divan Pub'a nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. Yüreğim
13 yaşından beri kağıt topluyorum Ankara'da. Niğde'liyim. İlkokula başladığım yıl geldik Ankara'ya. Orta okulu bitirebildim yalnızca, hep taktir alarak geçtim sınıfları. Liseye yazdırmadı babam, sokağa saldı beni çalışıp da işe yaramam için. O gün bugündür sokaklardayım, çizgili, çizgisiz, kareli, beyaz ve rengarenk kağıtlar, kartonlar topluyorum.