Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fırat

"Tarihte görülen ilk sınıf çatışması tekeşli bir evlilikte kadın ve erkek arkasındaki karşıtlığın gelişmesiyle çakışır ve ilk sınıf baskısı eril cinsin dişi cins üzerindeki baskısı ile çakışır" (58). Benzetme açıktır: "Erkek burjuvazidir ve karısı proletaryayı temsil eder" (66). Eder, cünkü erkek daha güçlü bir maddi temele sahiptir. Bu, modern endüstriyel ailede de devam eder: "koca hayatı kazanmak ve ailesine bakmakla yükümlüdür ve bu durum ona üstün bir konum sağlar" Engels
Reklam
Friedrich Engels
Şimdi miras bırakacak mülkü olduğundan, erkek daha cok babalığını güvenceye almakla ilgilidir (55). Bu nedenle ve ekonomik güçteki değişme nedeniyle, erkek "evdeki yönetimi ele alır; kadın aşağılanmış ve hizmet eder konuma indirgenmiştir. Erkeğin ihtirasının kölesi ve basit bir çocuk doğurma aracı haline dönmüştür" (50). Kadın bu anlamda eril amaçların bir aracı olarak maddeleştirilir. Aile böylece erkek egemen tekelli bir çekirdek birime dönüştürülmüstür. Tarihteki ilk sınıf mücadelesi böyle ortaya çıktı.
"Ölüm temelli din" anlayışı ilkel erkeğin ölümle kurduğu ilişkide yatar. "(İlkel erkeklerin) işleri avlanmak ve savaşmaktı. Yaşamları esas olarak diğer hayvanları öldürerek sürdürüyorlardı". "Ölüm kutlanması gereken bir şeydi". Öte yandan kadının dini nasıl olmalıydı? "İlkel kadının işi çalışmak ve çocuk doğurmaktı". "Onun zaferi hayat almak değil, hayat vermekti. Ona göre mucize olan, zihnini uyaran olay, doğumdu"

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kadınların bir defa daha yönetime geçmelerine izin verilirse, "nihayet cahilliğin, yoksulluğun ve suçun varolmadığı bir medeniyete" sahip oluruz. Kısaca, Stanton anaerkilliği "barışın ve bolluğun altın çağı", ataerkil ise "tiranlığın, savaşların ve toplumsal hastalıkların kaynağı" olarak görür.
Yüzyıllarca önce yaşamış bu cahil insanların görüşleri ve gelenekleri niçin hâlâ bu kuşağın dini düşüncelerini etkilemektedir sorusu herhangi bir rasyonel aklın doğal olarak soracağı sorudur. 
Reklam
"Bu topraklar ne kadar engin, ne kadar boş ve ne kadar mahzun görünüyor!" dedi Frodo. "Güneye doğru yolculuk ettikçe havanın gitgide ısınıp etrafın daha neşeli olacağını ve sonunda kışın ebediyen geride kalacağını zannederdim hep."
"Gördüğün gibi burada, olduğun yerde kalmak için koşabildiğin kadar koşarsın. Başka bir yere ulaşmak istiyorsan, bunun iki katı hızlı koşman gerekir!" Lewis Carroll, Aynanın İçinden
Renksizdir, değerli dostum, tüm kuramlar, Oysa yemyeşildir yaşamın altın ağacı.
"Dünya gerçekten de tehlikelerle dolu ve içinde bir sürü karanlık yer var; lâkin nice güzellik de hâlâ ayakta ve artık bütün topraklarda içine keder karışmış olsa da, belki daha bile çok serpiliyor sevgi."
Gruba döndü. "Ümidi unutmamız gerek," dedi. "En azından hâlâ intikamımızı alabiliriz. Yüreğimizi pek tutalım ve ağlamayalım artık! Haydi! Yolumuz uzun, yapılacak çok işimiz var."
Reklam
İnce, kara bir duman sızdı dışarı. Başka görünen bir şey yoktu; etraflarında bomboş bir vadi uzanıyordu. Dum. Sonunda kedere iyice yenik düştüler ve kimi ayakta sessiz, kimi kendini yere atarak, uzun uzun ağladılar. Dum, dum. Davul sesi silinip gitti.
Carina heta hefteyekê di nav bêhna darên şewitî û mêrgên reş û gundên kavil re derbas dibûn, li hindek ciyan mosiqa dijenîn bo ku dar û jîndaran aram bikin, mosiqayeke ku bikare balinde, daristan û nizaran digel mirovan aşt bike, mosîqayeke ku kêmekê xirabiya mirovan bipêçe û kêmekê ji bedewiyê vegerîne bo wêneyê wî mexlûqê ku di van biyavan de kêşe û fitne û karesat pêk anîbû.
… carekê min ji hindek pêşmergeyan re li bilûrê da, yek ji wan nêzî min bû û got: ‘Te wiha kir ku ez ji jiyanê hez bikim, helbet ne jiyana xwe, belku ji jiyana dijminên xwe.’
Hezaran çavên veşartî di hundirê mirov de hene, hundirê mirov tijî ye bi çavên din, lê ew çavên me razayî ne, divê ku em hewl bidin wan çavên di hundirê xwe de rakin û her yek ji wan çavan dinyayekê dibîne ku bi çavên asayî nayêne dîtin…
329 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.