Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım.. İçinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var..
Konuşmanın kısımları *
Susmaya devam etmenin faziletine bir şey delalet eder. Şöyle ki; Konuşma dört kısımdır. Bir kısmı katıksız zararlı, başka bir kısmı katıksız faydalı, diğer bir kısmı hem zararlı, hem faydalı, dördüncü bir kısmı ise, ne zararlı, ne de faydalıdır. Katıksız zarar olan kısma gelince; bu kısımda mutlaka susmak gerekir. Çünkü onun faydası, zararını karşılayamaz. İçinde ne fayda, ne de zarar olan konuşmaya gelince; bu fuzuli konuşmadır. Zamanın heba edilmesi de zararın ta kendisidir. Bu bakımdan elimizde dördüncü bir kısım kalıyor. O halde konuşmanın dörtte üçü düştü, dörtte biri kaldı.Bu dörtte birin içinde de tehlike vardır, zira bu kısım içine riyanın inceliklerinden olan yapmacıklık, nefsi temize çıkarmak ve fuzuli konuşmak gibi günah olan şeyler karışır. Öyle bir şekilde karışır ki, idrak edilmesi pek güçtür. Bu nedenle insanoğlu böyle bir konuşma ile kendisini tehlikeye atmış olur. Bu gerçekler göz önünde tutulursa, Allah Resulü [s.a.v]'in, مَنْ صَمَتَ نَجَا "Susan kurtulur" sözündeki hikmet iyice anlaşılır. Gıybet, koğuculuk ve yalancılık hakkındaki konuşmayı erteleyelim. Çünkü bu husustaki konuşma oldukça uzun-dur. O âfetler yirmi tanedir. Bunları bil ve Allah (c.c)'ın inayetiyle irşat ol.
Sayfa 27
Reklam
"Bâde değilim ki ateşi görünce Eksilip bir şeyler davranayım haince" "Ne kadar nasipsiz, müflis ve aciz var Ederim hepsini zengin, hayål ile Karun" kadar"
Esrår yakılmak, tüttürülmek suretiyle yani ateşle muamele edilerek içildiğinden bunu zorlu bir imtihan olarak kabul ediyor ve şaraba üstünlüğü için delil sunuyor.Kitabı okudu
insanlar kaçınılmaz biçimde gidip anlatır, her şeyi er veya geç anlatır, ilginç şeyleri de, anlamsız şeyleri de, özel şeyleri de, genel şeyleri de, mahrem olanı da, fuzuli olanı da, gizli kalması gerekeni de, yayılması gerekenleri de, dertleri de, sevinçleri de, hınçları da, hakaretleri de, tapınmaları da, intikam planları da, bizi gururlandıran şeyleri de, utandıranları da, sır gibi görünen şeyler kadar sır olması gerekenleri de, bildik olanı da, ağıza alınmaz şeyleri de, dehşetli olanı da, aşikâr olanı da, temel şeyleri de (aşk gibi), önemsiz şeyleri de (aşk gibi). Hiç düşünmeden. İnsanlar durmadan aktarır...
"İster gönülden beni, ârif olanlar Odur ki ârif Esrar'ı gizler" "Ne kadar nasîpsiz, müflis ve aciz var Ederim hepsini zengin, hayâl ile Karun kadar" "Bâde değilim ki ateşi görünce Eksilip bir şeyler davranayım haince" "Ateşin harâretini bir nefes çekmişim O ateşten saf ve tam ayar çıkmışım
İnsanlar kaçınılmaz biçimde gidip anlatır, her şeyi er veya geç anlatır, ilginç şeyleri de, anlamsız şeyleri de, özel şeyleri de, genel şeyleri de, mahrem olanı da, fuzuli olanı da, gizli kalması gerekeni de, yayılması gerekenleri de, dertleri de, sevinçleri de, hınçları da, hakaretleri de, tapınmaları da, intikam planları da, bizi gururlandıran şeyleri de, utandıranları da, sır gibi görünen şeyler kadar sır olması gerekenleri de, bildik olanı da, ağıza alınmaz şeyleri de, dehşetli olanı da, aşikâr olanı da, temel şeyleri de (aşk gibi), önemsiz şeyleri de (aşk gibi). Hiç düşünmeden. İnsanlar durmadan aktarır...
Sayfa 15 - MetisKitabı okudu
Reklam
'' Şiirin nasıl bir yol izlediğini anlamıyorsunuz. Fuzuli'nin saf ve içten şiirine tercüman olan o temiz dilin üzerine sanat gibi, süs gibi iki belayı musallat etmişler; dilde onlardan başka bir şey bırakmamışlar, öyle şeyler söylenmiş ki sahiplerine şair demekten çok kuyumcu denilebilir.
Budur işte...
Eskilere benzemek isteyenler, niçin eskilerin iyi yanlarına, yeniliklerine, yaratıcılıklarına özenmiyorlar? Fuzuli, kendi eline geçen dilin eksiklerini görüyor, istediklerini o dille söyleyemeyeceğini anlıyor, önce bir dil yaratmaya çalışıyor; sonra da o kurduğu dille, kendisinden önce söylenmemiş, başka dillerde söylenmiş olsa da Türkçe'de söylenmemiş şeyler söylüyor.
Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm
Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. Evet, bilmiyordum. Bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. Sevişirken sözlük kullanıyordum hala. Ama, seni seviyordum. Ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. Sana yaklaşamıyordum. Yasaklanmıştın adeta. Çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. Küçük bir ateş. Küçücük bir ateştin sen. Sönmekten ürken bir ateş. Bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. Aşkın mecali kalmamıştı. Sessizce sokuldum yanına. Acıyla irkildin. Gülümsedim. Gülümsememe anlam veremedin elbette. Kimdi bu? Ne istiyordu? Tanımadığın biri. Hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. Fuzuli bir beden, karşındaki. Usulca uzandım,
Sayfa 57 - SEL YayıncılıkKitabı okudu
361 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.