Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kitaplarıngamzesi

188 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Hakikat Bizi Neden Korkutur?
Schlink,Alman akademisyen, yargıç ve yazar Okuyucu'yu okurken hayatından kesitler buluyorum. 15 yaşındaki bir çocuğun 35 yaşlarındaki bir kadınla yaşadığı aşk, Nazi dönemi sabıkalarının izleri, ihanet, kaçış, vicdan azabı, uçurumlar, suçluluk duygusu, yakalanma korkusu... Schlink, bu temaları "Suç nedir, niçin suçluyum? " sorularının peşinde sürükleyici bir hikayeye teslim ediyor bizi. Ve bir yandan düşündüren acaba ben ne yapardım? sorusunu da sorgulatan bunu yaparken de değer sevgi, adalet ve vicdan üçgeni arasında gidip geldiğimiz bir eser karşımızda. Kendi hayatımız için başkalarının hayatını yakma düşüncesini hiç aklınıza getirdiniz mi? Kendi çıkarınıza olacak bir şey için birilerinin hayatını mahvedebilir miydiniz? Sanırım bu yazının başlığında söylediğim “Hakikat bizi ne kadar korkutur?” dediğim şeye geliyor bu. Kendimize de asla açıklayamayacağımız düşüncelerimiz olmuştur. Bunları eyleme dökme fikrini hiç aklınıza getirdiniz mi? Bu sizi inanılmaz korkutuyor değil mi? İşte bu kitapta sorgulanan şey de tam olarak bu. Michael ve Hanna’nın aşkının ardında yatan soru.
Okuyucu
OkuyucuBernhard Schlink · İletişim Yayıncılık · 20143,190 okunma
Reklam
538 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Kurtlarla Koşan Kadınlar yazarının ailesinin etnik geleneklerinin hareketle öykünün ethosunu gözler önüne seriyor.Bunlar Clarissa'nın öykü ve şiirlerinin kökenlerini aldığı gelenekler.Bir yandan da ruhun hayatını desteklemesiyle şöyle ki, yazarın bu verimli topraklarda bir psikanalist olarak eğitim görmesinden ziyade, düpedüz bir kavim hayatı yaşayan ve okuma yazması olmayan bir mirastan gelen bir çocuk olarak uzun bir süre geçirmiş olmasından da kaynaklanıyor. Hem psikolojik, hem de tinsel bir belge bu anlatılanlar.Bireyleşmeyle ilgili bilinçli bir çalışma aynı zamanda.İçsel hayat üzerine yüz masalı kapsayan beş bölümlük bir dizinin ilk kısmı.Calişma iki bin iki yüz sayfanın yazılması yirmi yıldan fazla sürüyor.Çalisma özünde bütünsel içgüdüsel doğayı hastalıklı halinden kurtarmaya ve onun doğal dünyayla ruh dolu ve temel psişik bağlarını göstermeyen çalışıyor.Bu çalışmalarla şu önermeye varıyoruz: Tüm insanlar yetenekli olarak doğar. Kitap bir oturuşta okuyup kalkıp gideyim gibi değil, okuyup üzerinde düşündüren, kapanıp tekrar tekrar açılması gereken bir kitap çünkü yavaş yavaş ve uzun bir zaman diliminin sonucu. Her kadının okuması gereken bir kitap,okuyun,okutun.
Kurtlarla Koşan Kadınlar
Kurtlarla Koşan KadınlarClarissa P. Estes · Ayrıntı Yayınları · 20217,7bin okunma
200 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri okuduğum en iyi Galeano kitaplarından oldu. Latin Amerika'yla iç içe bir bellek karşımızda.Yazarın hafızasına şaşmamak elde değil. "Ben, hatırlama takıntılı birisiyim"diyen yazarımız her kelimesiyle Latin Amerika'yı ve bu topraklardaki insanların mücadelelerini anlatırken bize de unutma
Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri
Aşkın ve Savaşın Gündüz ve GeceleriEduardo Galeano · Sel Yayıncılık · 2020297 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
296 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Kucaklaşmanın Kitabıyla Güney Amerika'ya gidiyoruz.Kitap adındaki şiirsellikle kucaklıyor insanı. Bu sayfalar kitabın yaşamla bütünleştiği, omurganın ete kemiğe bürünmüş hali.İlk sayfalardan itibaren öyle bir sarmalıyor ki ayrılmak mümkün değil. Tarih,şiir,özyaşam, fantezik anlatımlar, politika içiçe.Hepsi birbirinden kıymetli anlatımların. Bir o kadar eğlenceli bir o kadar da ironi, duygusala bağlanmayan , yerli yerinde ne fazla ne eksik cümleler her biri alıntı niteliğinde. Özellikle politika ve Uruguay'ın hallerini okurken bize yabancı değil bu ortam diyorum belki de daha beteriz. Büyülü bir anlatım arkadaşlar mutlaka okuyun.
Kucaklaşmanın Kitabı
Kucaklaşmanın KitabıEduardo Galeano · Can Yayınları · 2020608 okunma
152 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
"Ben bir adamı öldürürken belimdeki kılıcı kullanırım ama sizler kılıç kullanmazsınız.Sizler nüfuzunuzla öldürürsünüz, paranızla öldürürsünüz, süslü püslü sözlerinizle bile öldürürsünüz belki. Tabii ki kan dökülmez, karşınızdaki adam capcanlı yaşar ancak buna rağmen onu basbayağı öldürmüşsünüzdür. Hangimizinki daha büyük bir günah bilemiyorum – sizinki mi, benimki mi?” Raşomon (1915) filmine esin olan ilk öykü olarak karşımızda. İçinde 9 öykünün bulunduğu kitap yer yer yazarının hayatından kesitler de sunuyor.Hayatı boyunca psikolojik sorunlar yaşıyor yazar ben de okurken Osamu Dazai'ye gidip geldim böylelikle.35 yaşında intihar ediyor en sonunda. İçinde Çalılıklar Arasında ve Cehennem Tablosu beğendiğim hikayeleri oldu. Maalesef zoraki bir okuma oldu benim için,ne yazıp yazmadığımı da anlamış değilim. Japon Edebiyatı sevmiyorum, sevemiyorum. Gururun Japon toplumu için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyorum bu kitapla umarım bizim toplumumuz olsun başımızdakiler de biraz örnek alır.
Raşomon
RaşomonRyunosuke Akutagava · İthaki Yayınları · 2022888 okunma
Reklam
575 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
Mutlu akşamlar,en çok da bana, Guermantes Tarafı'nı bitirdim çünkü. Serinin 3.kitabı olan Guermanteslerda aristokrat çevre anlatılıyor,anlatıcımız adlarının büyüsüne kapıldığı Guermantes Tarafında bu sefer. Aslında Proust Swann'ların Tarafından Guermantes'in sinyalini veriyordu,Düşes, namı diğer Mme de Guermantes yani ilk adıyla Oriane.“Gözleri, koparılması imkânsız olsa da, sadece bana sunduğu bir cezayirmenekşesi gibi maviydi; bir bulutun tehdit ettiği, ama yine de bütün gücüyle meydana ve ayin eşyaları bölmesine oklarını yağdıran güneş...derken halılar, sardunyalar neyse uzatmadan uzun uzun betimlemeleriyle pek beklemiştim düşesi. Bu ciltte büyükanne aramızdan ayrılıyor,can çekişirkenki hallerini olağanüstü anlatmış.Ölüm anlatıcının büyükannesini yatağa bir genç kız gibi yatırıyor bu sahne müthişti. Bir süre sosyete, yemekler, davetler,snob hallerinizden uzak kalacağım.Sevgili Swann son anda giriyor kitaba, onunla karşılaşmak tekrar hoşuma gidiyor. Saramago'nun Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş kitabında Proust ölümü siyah elbiseli, şişman bir kadın olarak görüyor seri bitince bunun nedenini anlayacağımı umarak bir süre sizlere veda ediyorum. Bu arada Dreyfus Davası'yla karşı karşıyayız ki zamanlamam iyi olmuş diyorum Rougonlar ve Macquartlar serisinde de bu davayla karşı karşıyaydık.burda ufak bir öneri bu davayı aydınlatan Emile Zola'dan Suçluyorum kitabı okunursa daha anlaşılır bir okuma süreci olur diye düşünüyorum.
Guermantes Tarafı
Guermantes TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20201,462 okunma
384 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Serinin 5.kitabı Rahip Mouret'nin Günahı. Burada Martha'nın oğlu Serge Mouret'in hayatına konuk oluyoruz.Zola burda keskin kalemi ile kilisenin ötesine geçerek dini konu alıyor. İçine kapanık, duygulu,yeniyetme çocuk olan Serge kendini tamamen tanrıya ve ibadete adamış ta ki çiçeklerin ağaçların, böceklerin, taşların arkadaşı olan bir kız Albine'le karşılaşıncaya kadar.Bu karşılaşmada aşk ve inanç, doğa ve din arasında sürüklenip gitmesine şahit oluyoruz. İnancını coşkuyla yaşayıp; sınırsız sabır, boyun eğiş ve ibadetin mutluluğuyla kendini kaybederken günün birinde hasta oluyor burda annesini hatırlatıyor Martha'da Plassans Papazı'nda aynı duyguları yaşamıştı.Uyandığında yeni doğmuş bir bebek kadar dünya hakkında fikri olmuyor , gözlerini tekrar Albine'le açıyor.Albine, ona tekrar yaşamayı öğretirken Mouret ’in kalbindeki Meryem tasviri, Albine’ nin ruhunda karşılık buluyor. Duyguların, inancın ve günahların çatışmasını çatışma çok sert işleniyor,din adamlarının dünyaya bakış açısını betimlerken aynı zamanda dünya ve ahiret yaşamı arasındaki ince çizgiyi belirtiyor. Plassans Papazı kadar beğenmediğimi söyleyerek bitiriyorum.
Rahip Mouret'nin Günahı
Rahip Mouret'nin GünahıEmile Zola · Yordam Edebiyat · 2022109 okunma
384 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
Rougon_Macquart serisinin 4.kitabı Plassans Papazını severek okudum.Rougonlar burjuvaziyi,Macquartlarsa alt tarafı temsil ediyordu. Romanda sakin bir taşra burjuvası hayatı yaşayan François Mouret (Macquart) ve Marthe Mouret (Rougon)'un evine uzak diyarlardan atanmış bir papaz (Faujas) ve annesi kiracı olarak geliyor.Romanın ilerleyen bölümlerinde rahip ve annesi çeşitli entrikalarla Plassans üzerindeki hakimiyetlerini arttırırlar.Hiç beklenmedik olaylar,delilik eşiğine gelmeler_bence aile tam delirmelik_hepsi öyle bir yerden kafayı çiziyorlar ki ortam da çok müsait buna. Burda Zola'nın diğer kitaplarının aksine burjuvazinin karşısında işçi sınıfını temsil eden karakterler bulunmuyor. Uğradığı haksızlıklar karşısında aklını yitiren ev sahibi (Mouret) yazık oldu adama diyorum ama müthiş bir finalle hepsinin hakkından geliyor.Beklemediğim bir son,Mouret'in Macquartlardan olduğunu düşünürsek işçi sınıfını temsilen kaybedecek bir şeyi olmadığını hem kendisini hem de egemenleri yakabilecek deliliğe ulaşabileceğine yaptığı bir gönderme oluyor. Serinin diğer kitaplarına göre okuması daha kolay,uzun uzun tasvirler yok,bu romanda olay örgüsüne ve karakterlerin iç dünyasına yönelen Zola tabi ki aşkı onu da öyle gerçekçi anlatıyor ki kadının bütün sıkıntılarını yaşadım okurken.Marthe'nin papaza duyduğu yasak aşkın yakıcılığını kadının papaz ona kötü davrandıkça kendini papaza daha da bağlaması çağının oldukça ilerisinde duyguları ve tartışmaları dönemi olduğu gibi yansıtıyor.
Plassans Papazı
Plassans PapazıEmile Zola · 096 okunma
236 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Adı bilinmeyen bir ülkede hiç görülmeyen bir olay gerçekleşiyor, Ölüm o ülkeye artık uğramıyor,insanlar baştan çok sevinse de zamanla hayalkırıklığı, üzüntü ve kaos ortamıyla karşı karşıya kalıyor. Başta levazımatçılar, sigorta şirketleri, huzurevleri bundan etkilense de kilise kadar hiç biri etkilenmiyor, çünkü ölüm yok, ölüm olmayınca ahiret
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş
Ölüm Bir Varmış Bir YokmuşJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınevi · 202011,7bin okunma
472 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Serinin ikinci cildi Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde ilk ciltte karşımıza çıkan kişilerin (Swann, Odette de Crécy) hayatlarına ne yönde devam ettiğini anlatıyor. Hem sahneye çıkan yeni kişileriyle hem anlatıcının gençliğe adım attığı dönemi anlatmasıyla hem de romanın ikinci bölümünde kurgulanan yeni dekora yerleşen “genç kızlarıyla” birinci ciltten farklı bir imge evreni sunar okuyucuya.İkinci bölümde rotayı Combray’den Balbec’e çeviren anlatıcı okuru yeni bir dünyaya davet ediyor, burayı renkli ve canlı kılan “genç kızlar”la eşsiz bir şölene davet ediyor edebiyat eşliğinde bizi. Romana adını veren “genç kızlar”ın çevresinde yükselen ve anlatıcıya keyif kadar ıstırap veren o havailiği, özgür, tasasız havayı yeniden hissettim.Proust’çu bir kavrayışla, romanın bütünü içinde beni en çok etkileyen bu ikinci cildin eşsiz havasını yeniden buldum.Birinci cildin cocotte’u,Odette’i artık bir salon hanımefendisi rolünde görüyoruz .Evini dekore etme tarzından, salonlarını düzenli olarak çiçeklerinden,giyinişinden... İlk bölüme damga vuran Gilberte'ten adım adım uzaklaşma,Mme Swann'a hayranlığı iyice artan anlatıcımızın sonu merak uyandırıyor. Gilberte'in oyunlarından sıkılan yazar ya da anlatıcımız diyelim büyülenmeyi ilk ciltte Guermantes Düşesini kilisede ilk gördüğünde ruhunda ve kalbinde uyanan hayranlıkla anlatmıştı.Sırada üçüncü cilt Guermantes Tarafında olduğuna göre Düşes ile karşılaşmak ve ahbap olma saplantısıyla birlikte okuyabileceğimiz bir roman var karşımızda diye düşünüyorum.
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
Çiçek Açmış Genç Kızların GölgesindeMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20212,356 okunma
Reklam
400 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Kayıp Zamanın İzinde
Geçmiş Zamanın İzinde serisinin ilk kitabı Swannların Tarafı.Yıllar önce okumuştum tekrar okumak beni çok heyeecanlandırdı, aslında arada böyle yapmak iyi olur diye düşünüyorum. Proust, belirli deneyimlerden yola çıkarak, sürekliliğe, bütünlüğe, bunun sonucu olarak da anlama ulaşmayı sağlayacak bir yöntem oluşturuyor.Bunun için de insanı,
Swann'ların Tarafı
Swann'ların TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20214,202 okunma
244 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Giyotin sürekli işler ve devrim kendi çocuklarını da yemeye başlar
Anatole France, insan doğasını betimlemede usta tragedya yazarı Euripidie’nin “Oreste” adlı yapıtına atıfta bulunurken, sanatçı Gamelin’in Cumhuriyete adanmışlığını, ancak aşırı şiddete giden yolda kendisini nasıl yokoluşa sürüklediğini dile getiriyor. İhtilalden sonra Fransa 'da halkın en büyük kaygısı adaletin sağlanmasıdır.Rejim değişikliği bunu mümkün kılacak mı? Fransız Senatosu'nca Cumhuriyet'in devamlılığı için İhtilal Mahkemeleri kurulurken kahramanımız Evariste Gamelin gibi yurtseverler arasından yargıçlar atanıyor. Yazar burdan hareketle ihtilal sonrası Fransa'yı betimliyor.Eski aristokratlar,halk kuşku içinde , yurttaşlar ihtilal mahkemelerince körü körüne verilen cezalar yüzünden huzursuz ve gerçek bir adalete ihtiyaç duyuyorlar.Bu durumda ihtilalin getirdiği eşitlik ilkesine inançları sarsılmış durumda. Maurice Brotteaux adlı hümanist ve eski bir aristokratın, halka salınan bu korkuların, bir gün yurtsever Cumhuriyetçilerin de “başına yıldırımlar yağdırmasına engel olunamayacağı” öngörüsü haklı çıkıyor kitabın sonunda. Evariste Gamelin 'in ki sanatçı bir kişiydi, kendisine verilen devrim mahkemesi yargıcı konumu "monarşi ve aristikrasiye son vermek adına"insan kanına susayan bir puta dönüştüğünün resmi oluyor. Bir de bu arada kitabın gayet akıcı bir dili var. Sadece açıklamalara göz atarken yavaşlıyorsunuz. Hem tarihe tanıklık ediyoruz hem tutkulu bir aşka, hem de ihanete. Tarihi olarak olmasa da aşk konusunda kitabın sonunda oldukça şaşırdım.
Tanrılar Susamışlardı
Tanrılar SusamışlardıAnatole France · Ötüken Neşriyat · 2018635 okunma
294 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Zavallı Rufus
Ailede Bir Ölüm,James Agee'nin Türkçedeki tek kitabı. Yazar, Amerika'nın içe kapalı,geleneklerine bağlı bir yöresinde doğup büyümüş ve aile üzerinden bu gelenek görenek işini bize aktarmış, oldukça sert kuralları olan bir aile bu. Küçük Rufus ailenin oğlu,bir gece babası amcasından bir telefon alıyor dedesinin epey hasta olduğunu ve son günleri olabilir demesi üzerine babasının evden gidip ertesi gün akşam yemeğinde mutlaka olacağım demesiyle olaylar gelişiyor ama ne yazık ki babası trafik kazasında ölüyor. Yazar burda yaşamı ve ölümü sorgulamıyor,bir olgunun, olayın insanlar üzerindeki etkilerini garip denebilecek bir tutku ve yoğunlukla anlatıyor. Annenin,Rufus'un , Catherine'nin ailenin diğer üyelerinin bu acı olay karşısında alt üst oluşunu, belli 'an'larda aralarında kurulan uzaklık ve yakını anlatıyor. Davranışlar, sözler ve jestlerle kurulan bu duygu dünyası olağanüstü bir titizlik ve duyarlılıkla yansıtıyor. Bilinci kılı kırk yararcasına didikleyen Faulkner'ı çağrıştırsa da 'dış dünya' daha ağır basıyor Agee'de. Karmaşıklık, acımasızlıkla önümüze serilen bu hayat hem yabancı hem uzak hem de anlamlandırmalara açık.Bu açıklık aile ilişkilerine, insanlar arası iletişim ve iletişimsizlikle doldurulmuş: Uyulması gereken kurallar, söylenmesi gereken sözler, karşılıklı ödevler ve alttan alta akan gerçek duygu ve düşünceler. Kitabın kapağını kapattığımda zavallı Rufus dedim.
Ailede Bir Ölüm
Ailede Bir ÖlümJames Agee · Ayrıntı Yayınları · 200032 okunma
228 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
İstanbul İstanbul, yazarla tanışma kitabım kitabım oluyor. Güzel İstanbul'un yerin altında insan hayatını yok sayan işkencecilerin arasında kendi hayatlarını varsaymaya çalışan insanların romanı. Gizlilik nedeniyle kendilerini anlatamayan insanlar birçok masal anlatıyorlar. Öyle bir hücre ki, _işkence, açlık,buz gibi soğuk_ hücrenin içinde on üç gün durdum o işkence seslerinden yerimde duramadığım için, o işkececilerin gardiyanların yok saymasına dayanamadığım için ve en önemlisi işkencenin öyle şehirden uzakta değil sadece iki bodrum aşağıda yapılmasına iki bodrum yukarıda yürüyüp giden insanlar ses çıkarmadığı için okurken parçalandım. "mış gibi” üstü kapalı anlatıyor yazar İstanbul'u ve “mıh gibi” yerleşiyor zihnimize. İnsanı anlatırmış gibi, şehri anlatmış,yer altını tasvir edermiş gibi, yeryüzünü betimlemiş,aşkı anlatmış. Karakterler öyle gerçekçi ki, anlatılan hikayeler de öyle güzel ki,Decameron'dan bahsetmeleri beni cezbetti. Öğrenci Demirtay, Doktor, Berber Kamo, Küheylan Dayı… İstanbul’un yer altında bulunan bir hücrede buluşan dört adam. İşkencenin ağırlığıyla yaslanıp birbirlerine yer üstündeki zamana dalıp “Aslında uzun hikaye, ama ben kısa anlatacağım,” diyerek hikayeler anlatıyorlar birbirlerine... Burhan Sönmez, İstanbul’un siyah beyaz fotoğraflarına bakıp ağlanan kenti, umutla anlatılan hikayelerin kahramanı yapıyor. Geçmiş ve gelecek hepsi İstanbul İstanbul'da çok beğendim yazarı bu kadar geç tanıdığım için pişmanım.
İstanbul İstanbul
İstanbul İstanbulBurhan Sönmez · İletişim Yayınları · 2019954 okunma
112 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Salah Birsel'in hemşehrimizin bir yılını yansıttığı günlük tadındaki denemeleri az önce bitirdim. Nezlleli Karga kitap ismi için hayli tuhaf bir isim olsa da konu Birsel olunca enteresan ve eğlenceli oluyor. Şiirlerin şairlerin,kitaplarin, yazarların arasında dolanıp duruyor,bir yandan Birsel'in kitaplık rafına kafamızı vurup, bazen de kitap elde uyuyup kalıyoruz. Usta bir kelime üreticisi olan Birsel uçarı,sen şakrak,belleği sağlam bir okur istiyor kitaplığının raflarında gezinirken aradığı kitabı bulduğunda bulmak yerine enseler üslubunu kullanıyor ve daha birçok duymadığım hoş kelimelerle onun hayatı ne derece eğlenceli bir hale getirdiğine şahit oldum. Nurullah Ataç,Halid Ziya, Fransız eleştirmenlerinden Alain'in öğrencisi Andre Maurois'le özellikle karşılaşmak çok hoşuma gitti. Bu yıl kiraz zamanı Manisa'nın Salihli ilçesine bağlı Allahdiyen dağlarında hareketli günler geçirmiştik Kurşunlu Kaplıcaları yine bunları yazıda görünce heyecanım daha çok arttı. Manaya hareket kazandıran kelimeler, anlamı perçinleyen deyimler, didaktik ve monoton duzyazılarin boğuculuğundan kaçmak isteyenler Nezleli Karga'ya merhaba deyin.
Nezleli Karga
Nezleli KargaSalâh Birsel · Sel Yayıncılık · 2013121 okunma
61 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.