Dîvân-ı Kebîr-i âlîlerinde münderic olan gazel-i Arabî şudur:
Ey Yemen âhûları arasındaki bir âhû, sen bedende benim gözüm ve rûhumsun! Ey yaşı küçük ve bedeni tâze, ey süt içmekten karîbu’l-ahd! Nâs indinde benim âşık olduğum sâbit oldu; şu kadar ki, aşkımın kime olduğunu bilmediler. Onun rûhu benim rûhum ve benim rûhum da onun rûhudur; bir bedende iki rûhun yaşadığını kim gördü? İster benimle sizin aramızı açın, ayırın, ister ulaştırın, kavuşturun; bence, sizden ne gelirse gelsin; iyidir, güzeldir! Ey Yûsufî yüzlü, Türk başlı, Deylemî saçlı, çenesi Rum ülkesi halkının çenesine benzeyen dost.
Dîvân-ı Kebîr, I, s. 566 (beyit: 14676 vd. [Füruzânfer neşri: 2127. gazel]). Tercüme için bk. Konuk, Mesnevî-i Şerîf Şerhi, III, s. 33-34; Can, Dîvân-ı Kebîr - Seçmeler–, III, s. 51; Dîvân-ı Kebîr (trc. Abdülbâki Gölpınarlı), IV, s. 287 (beyit: 2398 vd.).
Yukarı Paleolitik ''sanat'' yorumları:
*
''Mağara sanatı'' buluntularının, en güzellerinin en son yapılanlar olacağı (evrimci bakışla) düşünülmüştü. Bu görüşün ışığında, bu görüşü destekleyen tarihlemeler yapılmıştı. Resimle buna göre kronolojik bir sıraya sokulmuştu. Buna uygun yorumlar geliştirilmişti.
Modern dönemle birlikte felsefe analitik, empirik pozitivist mantığa indirgendiği için iflas etmiştir. Felsefe artık burada “bilgi/bilgelik sevgisi” değildir. Hele hele geç kapitalistleşen ve pozitivist depremin şoklarını yeni hisseden Ortadoğu toplumları için felsefe, dini ve manevi geleneklerle mücadele etme, onları tasfiye etmenin bir aracına
Sâyem ziyâ vireydi gün gibi gökde aya
Bir gün mukârin olsam sen serv-i meh-likâya
(Sen ay yüzlü servi boylu güzele bir gün yakın olsam, gölgem güneş gibi gökteki aya ışık verirdi.)
GAZEL -III -
Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedir;
Ben kimim, sâki olan kimdir, mey ü sahbâ nedir?
Öyle sermestim ki, idrak edemem dünya nedir;
Ben kimim, sâki olan kim, bu şarap acaba nedir?