"Petrol ve mum fenerlerinin cılız aydınlığında, arızalı arazide yavaş adımlarla Kocatepe'ye tırmanmaya başlarlar. Gazi Paşa öne fazlaca eğilerek yürümektedir.
Bu şekilde zirveye ulaşırlar. Soğuk Afyon gecesinin sessizliğini Mustafa Kemal Paşa'nın kendinden ve ordusundan emin sesi bozar:
'Allah Türk milletini ve ordusunu siyanet edecektir."
Atatürk'ün hayatının sonlarına doğru İsmet İnönü, gerçekleştirmek için Atatürk'le birlikte savaştıkları ilkelerden uzaklaşmaya başladı. Büyük komprador burjuvazi ile çevrilen İsmet İnönü, gerek iç gerek dış politikada onun etkisinde kaldı. Atatürk ile arasında yabancılaşma başladı.
Atatürk ile İnönü arasındaki başlıca anlaşmazlık
Gazi ince, duygulu yaratılışlı bir insandı. Yurduna, halkına olan sevgisi onu, Türkiye'nin düşmanlarına karşı amansız bir mücadele için gerekli olan sert, sağlam bir karakter edinmek zorunda bırakmıştı.
Türk delegasyonunun Curzon'un emperyalist emelleri karşısında gösterdiği tavizkârlık ve Sovyet Rusya'ya yakın görünme korkusu, Türkiye'nin Lozan Konferansı'nda yalnız kalmasına sebep oldu ve başarılarını hatırı sayılır derecede küçülttü. Oysa Türkler konferansa sadece Yunanlıları ve Sultan'ı değil, bütün İtilaf
Paşaya da çok kızıyordu. “Aaah ah! Paşa,” diyordu. “Bu ne biçim anlayıştır. İnsan da bu kadar kendisini vatana millete verir mi? İnsan da bu kadar idealist olur mu?
Atatürk bir askerî dehadır. Bu noktada aldığı kurmay öğrenimi çok önemlidir. İyi bir eğitim aldılar, tabiri caizse her şeyi biliyorlardı, sivillerle irtibatları çoktu; felsefe, tarih, bilhassa coğrafya, edebiyat, mühendislik ve matematik hakkında bilgileri vardı. Nitekim aldığı eğitim Gazi Paşa'yı ileride ilginç adımlar atmaya yöneltti. Bozkırın ortasında, Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu. Türkiye âdeta arkeologların, Mezopotamya dillerinin eğitim ülkesi oldu.
Vatansever, yetenekli ve mücadele taraftarı tek kumandan elbette ki Mustafa Kemal Paşa değildi. Ona bu mücadelede yardımcı olan kumandanlar vardı. Ancak onu diğerlerinden ayıran en önemli farklılığı elbette ki dehasıdır. En akıllı, önde gelen generallerimiz bile -ki bence kurmay olarak makul bir görüş- "Bursa'yı Antalya'yı, İzmir'i kurtarmakla uğraşmayın, olacak şey değil, tükeniriz, elimizdekini de kaçırırız" diyorlar, Anadolu ve Doğu Anadolu ile yetinilmesi gerektiğini söylüyorlardı ki bu "İlk hedefiniz Akdeniz'dir" düşüncesine muvafk değildi. Atatürk'ün kafasındaki geleceğe ait savaş hedefi çok daha farklı ve doğru olanıydı.